
Adalet mi siyaset mi!

Bir ülkede adalet, yalnızca mahkeme salonlarında değil, halkın yüreğinde de hissedilir. İstanbul gibi büyük bir şehirde seçilmiş bir belediye başkanına verilen hapis cezası, sadece hukuki değil, aynı zamanda vicdani bir meseledir. Bu karar, hepimize şu soruyu sordurmalı: Bu ülkede gerçekten adalet var mı?
Mahkemeler kimin yanında duruyor? Adalet terazisi, hâlâ dengede mi? Halkın bir kesimi bu kararı haklı bulurken, bir diğer kesim seçmenin iradesine müdahale olarak görüyor. Bu farklı bakışlar, aslında çok şey anlatıyor: Güven sarsılmış, vicdan yaralı.
Siyaset artık sadece mecliste değil, sokakta, evde, sofrada bile tartışma konusu. Bu kutuplaşma, yargıya da sirayet etmiş gibi. Aynı sözler, bazı kişiler için serbest; bazıları için suç sayılıyor. Bu çifte standart halkı yoruyor.
Demokrasi, sadece oy atmakla bitmez. Seçilen kişinin halkı temsil etmesine izin verilmezse, seçim ne işe yarar? Bir kişinin ceza alması, milyonların sesinin kısılması anlamına geliyorsa, burada demokrasi değil, başka bir düzen var demektir.
Bizler, adaletin sadece güçlüden yana değil, haklıdan yana olmasını isteyen insanlarız. Bugün yaşananlar, yarınlara nasıl anlatılacak? Sessiz kalmak yerine, sormak, sorgulamak ve hatırlatmak gerekiyor. Çünkü adalet sustuğunda, toplum da susar.
Hep birlikte daha adil bir ülke hayal ediyorsak, bu sorulara kulak tıkamamalıyız. Adalet herkes için olursa anlamlıdır. Ve demokrasi, ancak adaletle yaşar. Kalemimiz kırık da olsa, yazmaktan vazgeçmeyelim.