Çocuklarımız elimizden kayıyor...

Her gün yeni bir haber… Ortaokul ve lise dönemindeki çocuklarımızla ilgili kaygı veren olaylar artık sıradan hale gelmeye başladı. Bir yanda akademik başarı baskısı, diğer yanda sosyal medyanın kıyası, zorbalığı, görünmez kuralları… Çocuklar yetişkin dünyasının beklentileriyle, kendi kimlik arayışlarının arasında sıkışıyor. Ve biz çoğu zaman, farkında olmadan, sadece “başarıya’’ odaklanırken onların ruhsal ihtiyaçlarını gözden kaçırıyoruz. Oysa bu yaş, en çok “anlaşılmaya” ihtiyaç duydukları dönemdir. Bazen bir öğretmenin fark eden bakışı, bazen bir ebeveynin yargısız dinleyişi bir gencin hayatını değiştirebilir.
Ergenlik, çocuğun hem kendini bulmaya hem de dış dünyanın beklentilerini anlamaya çalıştığı en zorlu geçiş sürecidir. Bu dönemde duygular yoğun, aidiyet arayışı güçlü, kimlik ise hala şekillenmeye devam ediyor. Tam da bu yüzden destek mekanizmalarının sağlam olması gerekiyor. Sadece akademik başarıya değil, ruhsal gelişimlerine, sosyal ilişkilerine, hayata dair sorularına da alan açmak gerekiyor.
Son yıllarda okullarda artan bir başka tablo ise çocukların birbirine yönelttiği zorbalık, şiddet ve suça eğilim davranışları. Akran zorbalığı; alay, dışlama, itme, tehdit gibi şekillerde görülüyor ve çoğu zaman kurbanı derin bir yalnızlık hissine itiyor. Çevrimiçi ortamda yaşanan siber zorbalık da bu tabloyu daha ağır hale getiriyor. Kimi zaman bu baskı ve aşağılanma, çocukları daha büyük risklere; madde kullanımına, okuldan kaçmaya ya da suça sürüklenmeye yöneltebiliyor. Bu davranışların arkasında çoğu zaman görülmeyen ihtiyaçlar vardır. Kendini kabul ettirme arzusu, görülme isteği, öfkenin sağlıklı ifade edilememesi… Okullar, bu tür durumları sadece disiplin suçu olarak görmekten öteye geçmeli, şiddet ve zorbalıkla baş etmenin yollarını öğreten, duygusal dayanıklılığı geliştiren programlar uygulamalıdır.
Çözüm karmaşık görünse de
adım adım ilerlemek mümkündür;
- Rehberlik hizmetleri daha görünür ve ulaşılabilir hale getirilmeli.
- Öğretmenler ve veliler, riskli davranışları erken fark etmek için desteklenmeli.
- Çocuklara empati, problem çözme ve öfke yönetimi becerileri kazandırılmalı.
- Şiddet, zorbalık ve suç davranışlarının altında yatan duygusal ihtiyaçlar konuşulmalı.
- Güvenli okul iklimi için, öğrencilerin sesini duyurabileceği demokratik ortamlar sağlanmalı.
Unutmayalım “kaybetmek” dediğimiz şey, bir anda olmuyor. Çoğu zaman küçük küçük kopuşlarla başlıyor. O kopuşların farkına varıp, zamanında köprü kurmak elimizde.
DAMGA Konuk Yazarı Zerrin Işık