Türkiye 2025 ihracat görünümü
Türkiye ekonomisi 2025 yılı itibarıyla ihracat odaklı büyüme stratejisinin somut sonuçlarının daha net biçimde görüldüğü bir döneme girmiştir. Küresel ekonomik belirsizlikler, jeopolitik riskler ve finansal sıkılaşma eğilimlerine rağmen Türkiye, üretim kapasitesini ve dış pazarlara erişimini artırarak ihracatı ekonomik büyümenin temel taşı hâline getirmeyi sürdürmektedir. 2025 yılı, bu yaklaşımın hem makroekonomik göstergelere hem de sahadaki lojistik ve ticari faaliyetlere yansıdığı kritik bir yıl olarak öne çıkmaktadır.
Resmî açıklamalara göre Türkiye’nin 2025 yılı toplam ihracat hedefi mal ve hizmetler dâhil yaklaşık 390 milyar dolar seviyesinde belirlenmiştir. Yılın ilk on bir ayına ilişkin veriler, bu hedefe doğru güçlü bir ilerleme sağlandığını göstermektedir. Aylık bazda ihracat rakamları istikrarlı bir artış eğilimi sergilemiş, özellikle sanayi üretiminin dış pazarlara yönelmesiyle birlikte ihracat hacmi yüksek seviyelerde korunmuştur. Bu tablo, Türkiye’nin küresel tedarik zincirlerindeki konumunu güçlendirdiğini ve ihracatın ekonomik büyümeye olan katkısının sürdüğünü ortaya koymaktadır.
2025 yılı, Türkiye ekonomisi açısından dış ticaret ve ihracatın artan rolünün belirginleştiği bir yıl olmuştur. Resmî verilere göre, 2025 yılı itibarıyla Türkiye’nin mal ve hizmet ihracatı toplamı 390 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır; bu rakam Cumhuriyet tarihinin en yüksek ihracat hacimlerinden biri olarak açıklanmıştır. Türkiye’nin mal ihracatı bu dönemde 270 milyar dolar civarında gerçekleşirken, sanayi ürünleri ve yüksek teknolojili ürünlerin ihracatındaki artış özellikle öne çıkmıştır. Bu dönemde ihracatın toplam ekonomik performansa katkısı, sanayi ve imalat sektörlerinin dış pazarlardaki rekabet gücünün artmasıyla doğrudan ilişkilendirilmektedir.
2025 yılı içinde yayımlanan aylık dış ticaret verileri, ihracatın yıl boyunca nispeten istikrarlı bir artış eğilimi izlediğini göstermektedir. Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı verilere göre 2025 yılı Ekim ayında ihracat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 2 artarak yaklaşık 23,9 milyar dolar olmuştur. Bu dönemde toplam ihracatın yıllıklandırılmış değeri ise 270,1 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. İthalat ise aynı dönemde yaklaşık 361,1 milyar dolar olarak bildirilmiş olup dış ticaret açığı da artış göstermiştir.
Benzer şekilde, yılın diğer dönemlerine ait dış ticaret verileri de ihracatın artış eğiliminde olduğunu doğrulamaktadır. 2025 yılı Nisan ayında ihracat bir önceki yılın aynı ayına göre yaklaşık yüzde 7,8 oranında artarak 20,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir ve bu ayda yıllıklandırılmış ihracat 264,9 milyar dolara ulaşmıştır. Haziran ayında ise ihracat yaklaşık 20,5 milyar dolar seviyesine yükselmiş, Ocak-Haziran döneminde ihracat toplamı 131,4 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu veriler, yılın ilk yarısında ihracat hacminin güçlü bir şekilde sürdüğünü göstermektedir.
2025 yılı Mart ayında ihracatın yaklaşık 23,4 milyar dolar olarak gerçekleştiği de resmî açıklamalarla duyurulmuştur ve bu dönemdeki ilk çeyrek ihracatı toplamının 65,3 milyar dolar civarında olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, son 12 aylık ihracat toplamının 263,4 milyar dolar seviyesine ulaştığı bildirilmiştir ki bu da yıllık bazda ihracatın güçlü seyrini destekler niteliktedir.
Bunların yanında tarım, gıda ve içecek sektörlerinin ihracatına ilişkin veriler de sektörel düzeyde tabloyu zenginleştirmektedir. Tarım ve gıda sektöründe 2025 yılının ilk on ayında ihracat yaklaşık 22,2 milyar dolar olarak gerçekleşmiş, bu sektörün dış ticaret fazlası verdiği görülmüştür. Ancak tarım-gıda ihracatında bir önceki yıla göre ufak bir azalma söz konusu olurken ithalat artışı da dikkat çekmiştir.
Türkiye’nin ihracat performansı yalnızca hacimlerle değil aynı zamanda lojistik ve operasyonel kapasite ile de ölçülmektedir. Yılın ilk 11 ayında gerçekleştirilen milyon seviyesindeki ihracat seferleri, küresel pazarlara ürün sevkiyatının ne kadar yoğun ve kapsamlı olduğunu göstermektedir. Bu durum, Türkiye’nin lojistik altyapısının etkinliğini ve dünya ticaretine entegrasyon derecesini göstermesi bakımından önem taşımaktadır.
Türkiye’nin ihracatının artmasına rağmen bazı dengeler açısından riskler devam etmektedir. Özellikle ithalatın yüksek kalmaya devam etmesi ve dış ticaret açığının artması, ekonomide dış ticaret dengesine yönelik dikkat edilmesi gereken noktalar olarak ortaya çıkmaktadır. Örneğin 2025 yılı Ekim ayında dış ticaret açığı yıllıklandırılmış olarak yaklaşık 91 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu durum, ihracattaki güçlü artışın ithalat ile dengelenmesi gerekliliğini vurgulamaktadır.
Genel bakışla 2025 yılında Türkiye ekonomisi, ihracat odaklı büyüme stratejisinin istatistiksel verilerle desteklenen somut sonuçlarını göstermiştir. Resmî verilere göre toplam ihracat rakamlarında rekor seviyeler görmüş olmamız, ihracatın ekonomideki önemini pekiştirmektedir. İhracatın sektörlere yayılması, yüksek teknolojili ürünlerin payının artması ve lojistik kapasitenin genişlemesi, Türkiye’nin küresel ticaretteki rolünü güçlendirmeye devam etmektedir. Bununla birlikte dış ticaret açığının yönetimi ve ithalata bağımlılığın azaltılması konuları, orta ve uzun vadeli ekonomik politikaların odak noktaları olmaya devam etmelidir.
Bu dönemin bir diğer çarpıcı göstergesi ise Türkiye’den son 11 ayda yaklaşık 2 milyona yakın ihracat seferinin gerçekleştirilmiş olmasıdır. Bu ifade, ihracatın yalnızca parasal büyüklüğünü değil, aynı zamanda operasyonel ve lojistik yoğunluğunu da ortaya koymaktadır. İhracat seferleri; kara yolu, deniz yolu, hava yolu ve demir yolu taşımacılığıyla gerçekleştirilen sevkiyatların toplamını ifade etmekte ve Türkiye’nin lojistik altyapısının ulaştığı ölçeği göstermektedir. Milyonlarca sevkiyatın sorunsuz biçimde yönetilmesi, gümrük sistemlerinin, limanların, lojistik merkezlerin ve taşıma ağlarının yüksek kapasiteyle çalıştığını ortaya koymaktadır.
Bu yoğun lojistik faaliyet, Türkiye’nin sadece bir üretim ülkesi değil, aynı zamanda bölgesel bir ticaret ve dağıtım merkezi olma iddiasını da güçlendirmektedir. Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya pazarlarına yakınlık, gelişmiş kara ve deniz bağlantılarıyla birleştiğinde Türkiye’yi küresel ticarette stratejik bir konuma taşımaktadır. İhracat seferlerinin bu denli yüksek sayılara ulaşması, mikro ölçekte KOBİ’lerin, makro ölçekte ise büyük sanayi kuruluşlarının dış pazarlara daha sık ve düzenli erişim sağladığını göstermektedir.
Öte yandan, ihracattaki bu güçlü artışa rağmen dış ticaret dengesinde yapısal sorunların devam ettiği de görülmektedir. İthalatın özellikle enerji ve ara malı bağımlılığı nedeniyle yüksek seyretmesi, dış ticaret açığının tamamen kapanmasını zorlaştırmaktadır. Ancak ihracattaki artış, cari açığın finansmanında önemli bir denge unsuru oluşturmakta ve döviz gelirlerini artırarak makroekonomik istikrarı desteklemektedir. Bu durum, ihracat artışının yalnızca ticari değil, aynı zamanda finansal ve parasal istikrar açısından da kritik bir rol oynadığını göstermektedir.
Perde arkasında yaşanan gelişmelere bakıldığında, 2025 yılı ihracat performansının tesadüfi olmadığı açıkça görülmektedir. Uygulanan sanayi politikaları, ihracat destekleri, Eximbank kredileri, kur politikaları ve lojistik altyapıya yapılan yatırımlar bu sonucun temel belirleyicileri arasındadır. Ayrıca firmaların pazar çeşitlendirme stratejileri, geleneksel Avrupa pazarlarının yanında Afrika, Orta Doğu ve Asya pazarlarına yönelmeleri ihracatın sürdürülebilirliğini artırmıştır. Dijitalleşme, e-ihracat ve gümrük işlemlerindeki hızlanma da bu süreci destekleyen unsurlar arasında yer almaktadır.
Genel bir değerlendirme yapıldığında, 2025 yılı Türkiye ekonomisi açısından ihracatın merkezde olduğu bir denge arayışının yılı olmuştur. İhracat rakamlarındaki artış, milyonlara ulaşan sevkiyat sayıları ve sektör çeşitliliği, Türkiye’nin küresel ticarette daha güçlü bir aktör hâline geldiğini göstermektedir. Buna karşın, ithalata bağımlılığın azaltılması, yüksek katma değerli üretimin daha da artırılması ve lojistik maliyetlerin düşürülmesi, önümüzdeki dönemin temel politika alanları olarak önemini korumaktadır.
Sonuç olarak, Türkiye’nin 2025 yılı ihracat ve ekonomik görünümü, güçlü bir üretim ve lojistik kapasitesine dayanan, dış pazarlara entegre olmuş ve büyümeyi ihracat üzerinden destekleyen bir yapıya işaret etmektedir. Yaklaşık 2 milyon ihracat seferiyle somutlaşan bu performans, Türkiye’nin sadece rakamlar üzerinden değil, sahadaki operasyonel gücüyle de küresel ticarette yerini sağlamlaştırdığını ortaya koymaktadır. Bu eğilimin sürdürülmesi hâlinde, ihracatın orta ve uzun vadede Türkiye ekonomisinin temel denge unsurlarından biri olmaya devam edeceği açıktır.