Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
7°
Ara

CHP ve sol

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
CHP ve sol

Bazen bir cümle söylenir ve ortalık karışmaz. Kimse bağırmaz, kimse büyük bir tartışma çıkarmaz. Ama insanın içinde bir yer, sessizce rahatsız olur. “Bir şey olmadı” denir, ama bir şey olmuştur. 

Ekrem İmamoğlu’nun babası Hasan İmamoğlu, oğlunu ve idari tedbir konulan mal varlığını savunayım derken ağzından çıkan “komünist” sözü böyle bir şeydi. “Ömür boyu hep uğraştım; çalıştım. Ülkemize komünizm gelmesin diye mücadele de ettim. Komünizm gelmesin diye mücadele ettiğim için çok pişmanım. Çünkü komünizme gerek yok. İstedikleri zaman komünizm ilan ediliyor. Malınıza mülkünüze el konuluyor. Yapacak bir şey yok.”

Hem de oğlunun uğradığı haksızlığa karşı onca sol, sosyalist ve komünist parti ve grupların CHP mitinglerinde bayrak sallarken. Bu yapılanların komünistlikle uzaktan yakından alakası olmadığı halde. “Komünistleri bir nefret cümlesi içinde kullanmaktan geri durmadan şöyleyi veriyor.. Çünkü bu ülkede genel “komünistlik” algısı bütün soldur. Öyle olmadığı halde!

Çünkü bu ülkede “komünist” kelimesi hiçbir zaman sadece bir kelime olmadı. Bir düşünceyi değil, bir korkuyu, bir tehdidi, bir düşmanı çağırdı. Ve her çağrıldığında, arkasından hep aynı şey geldi: susturma, dışlama, bastırma. 

Bugün de farklı olmadı. İktidar yargısının kendi mal varlığına uygulanan hukuki bir tedbir, bir anda “komünist uygulama” diye sunuldu. Sanki kamunun denetimi, sanki hukukun sermayeye dokunması, sanki “mülkiyet kutsal değildir” demek başlı başına bir suçmuş gibi.

Bu dil yabancı değil. Bu dil ülkenin sağ ırkçı – milletçi muhafazakâr tarikat ve siyasi İslamcıların gibilerin devletin sol ile kurduğu o eski, mesafeli, düşman dili. İnsan tam burada durup şunu soruyor: Bu dil neden düzeltilmedi? Düzeltildi de biz mi duymadık? Çünkü bazen düzeltmemek, bilinçli bir tercihtir. Bazen sessizlik, yanlış anlaşılma değil; yerini bilmedir. 

Daha kötüsü oldu bu çarpıtmaya itiraz eden bir gazeteci tutuklandı. CHP’den güçlü bir sahiplenme gelmedi. Ne bir öfke ne bir sınır çizme, ne de “burada dur” denildi. Bu ülkede sol, bunu daha önce çok yaşadı. Destek olurken sessiz kalmayı, oy verirken görünmez olmayı, bedel öderken yalnız bırakılmayı. Bugün yaşanan, yeni bir kırılma değil. Eski bir hikâyenin güncel versiyonu.

İşte tam bu noktada mitinglere bakıyoruz. Miting kötü bir şey değil. Bu topraklarda miting, bazen tarihi değiştirdi. Sultanahmet’te, Saraçhane’de, Kızılay’da, Taksim’de. Ama mitingin bir ruhu olur. Bir yönü, bir hedefi, bir devamı. Bugün yapılan mitinglerde tuhaf bir boşluk var. Kalabalık çok, ses yüksek, kürsü güçlü. Ama aşağıya, hayata, mutfağa inen bir hat yok. İşçi dinliyor ama konuşmuyor. Emekli alkışlıyor ama çağrılmıyor. Köylü bakıyor ama dahil edilmiyor. Çünkü miting, halkın özne olduğu bir yere değil, halkın seyirci olduğu bir sahneye dönüşüyor.

Bu yüzden 75 miting oluyor ama bir toplumsal hareket doğmuyor. Bu yüzden yoksulluk derinleşiyor ama siyaset derinleşmiyor. Bu yüzden iktidar oyları hâlâ yüzde 30’larda. İnsanlar içlerinden şunu söylüyor: “Bunlar gelirse, düzen değişecek mi?” Cevabı duyamıyorlar. CHP ve İmamoğlu, sistemle ilgili konuşmuyor. Sermayeyle, mülkiyetle, kamuculukla, sınıfla. Sadece AKP karşıtlığı var. Bu da bir süre idare eder, ama bir yere götürmez.

Belki de asıl sorun şu: Solun, Kürtlerin oyuna ihtiyaç var, ama sözlerine yok. Ve bu çelişki, artık gizlenemiyor. İnsan bu yazıyı yazarken bile şunu hissediyor: “Bunu herkes biliyor aslında.” Ama herkes susuyor. Çünkü susmak, bu ülkede bazen konuşmaktan daha güvenli!


 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *