Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı bulutlu
9°
Ara

Türk dünyasında güç dengesi!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Türk dünyasında  güç dengesi!

Türkiye son yıllarda Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), Orta Koridor ve TRIPP projeleri üzerinden Orta Asya’da dikkat çekici bir diplomatik açılım yürütüyor. Bu çabalar, Ankara’nın kendisini Avrupa ile Asya arasında bir enerji, ticaret ve güvenlik köprüsü olarak konumlandırma hedefini güçlendiriyor. Ancak sahadaki jeopolitik gerçeklik, bu etkiyi belirli sınırlar içinde tutmaya devam ediyor. Türkiye yükseliyor, evet; fakat bu yükseliş çok aktörlü bir rekabet alanında, sürekli bir denge arayışıyla gerçekleşiyor.

TDT: Kültürel kimlikten jeopolitik enstrümana

Azerbaycan’ın Gabala kentinde düzenlenen 12. TDT Zirvesi, Türkiye’nin bölgeye yönelik vizyonunun kültürel söylemin ötesine geçtiğini bir kez daha gösterdi. 19. ve 20. yüzyıl Turancılık birikiminden beslenen bu platform, bugün Ankara için ekonomik, askeri ve diplomatik olanaklar üreten modern bir strateji aracına dönüşmüş durumda. Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında Türkiye, özellikle savunma sanayii, enerji ve ticaret alanlarında bölgeyle ilişkilerini daha görünür hale getirdi. Ancak bölgedeki ülkeler, Rusya, Çin, İran ve Batı arasında sıkışmış çok katmanlı bir dış politika dokusuna sahip. Bu nedenle Ankara’ya kapılar tamamen açılmıyor; iş birliği var, fakat ihtiyat sürekli korunuyor.

Orta koridor ve TRIPP: Türkiye’nin Avrasya’da uzayan gölgesi

Orta Koridor, Türkiye’nin Avrasya stratejisinin omurgasını oluşturuyor. Çin’i Avrupa’ya bağlayan bu hat; Kazakistan, Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye üzerinden uzanan alternatif bir küresel ticaret güzergâhı sunuyor. 2017’de açılan Bakü-Tiflis-Kars (BTK) hattının kapasitesinin artırılması, Hazar’daki liman yatırımlarının genişletilmesi ve 2024’te atılan yeni adımlar, Türkiye’yi bölgesel transit merkez seviyesine yaklaştırdı. Bunun yanında TRIPP – ya da yaygın adıyla Zengezur Koridoru – Türkiye açısından yalnızca Azerbaycan ile fiziki bağlantı değil; Güney Kafkasya üzerinden Orta Asya’ya uzanan yeni bir stratejik nefes borusu anlamına geliyor. Ancak İran’ın sert itirazları, Rusya’nın mesafeli yaklaşımı ve Ermenistan’ın değişken tavrı bu hattı jeopolitik açıdan kırılgan bir zemin üzerinde tutuyor.

Enerji hatları: Türkiye için en dayanıklı alan

Enerji diplomasisi, Türkiye’nin Orta Asya’daki belki de en sürdürülebilir güç enstrümanı. TANAP ve Güney Gaz Koridoru ile başlayan süreç, Türkmen gazının Avrupa’ya taşınması hedefiyle giderek genişliyor. Ankara, Özbekistan ve Kazakistan ile yaptığı anlaşmalarla hem enerji çeşitliliğini artırmaya hem de Avrupa’nın tedarik güvenliğinde daha kritik bir rol üstlenmeye çalışıyor.Bu alan, Türkiye’nin uzun vadeli kazanımlar elde etme ihtimalinin en yüksek olduğu başlık olarak öne çıkıyor.

Savunma sanayii: Etkili ama sınırları belirlenmiş bir başlık

Türkiye’nin SİHA teknolojisi, bölge ülkeleri için cazip bir ortaklık zemini yarattı. Azerbaycan’ın 2020 ve 2023 Karabağ süreçlerinde elde ettiği askeri başarı, Orta Asya başkentlerinde Türkiye’ye ilişkin algıyı değiştirdi. Kazakistan, Özbekistan ve Kırgızistan’ın savunma sanayii iş birliğine yönelmesi tesadüf değil.

Ancak bu iş birliklerinin sınırları yine Rusya ve Çin tarafından belirleniyor. CSTO üyelikleri, Rusya’nın hâkim askeri kapasitesi ve Çin’in bölgeye yönelik stratejik yatırımları, Türkiye’nin bu alandaki genişlemesini frenleyen doğal bariyerler.

Orta Asya’nın ihtiyatı: Türkiye’yi sınırlayan asıl faktör

Türkiye bölgeye kültürel projeler, burs imkanları, cami inşaları, eğitim programları ve ortak alfabe çalışmalarıyla “yumuşak güç” sunuyor. Bu çabalar karşılık da buluyor; ancak ülkeler, dış politikalarını belirlerken daima şu parametreleri göz önünde bulunduruyor:

• Rusya ve Çin’le olan ekonomik bağımlılık

• İran’ın bölgesel duyarlılıkları

• KKTC’nin tanınması konusunda ortaya çıkan hassasiyet

• NATO-Türkiye ilişkilerinin yarattığı siyasi baskılar

• ABD’nin artan Orta Asya ilgisi

Bu nedenle Türkiye’nin etkisi büyüyor ama kontrollü bir büyüme söz konusu.

Sonuç: Türkiye İçin Büyük Fırsat Aralığı, Ama İnce Bir Denge Üzerinde

Türkiye’nin Orta Asya’da güçlenen konumu iddialı bir bölgesel vizyonun sonucudur. Ancak bu vizyon; Rusya, Çin, İran, ABD ve AB gibi aktörlerin aynı sahada bulunduğu bir jeopolitik arenada ilerliyor.Ankara’nın gerçek etkisi — uzun vadede — kültürel yakınlıklardan çok; bölgeye düşük maliyetli, güvenilir, sürdürülebilir ve çok taraflı alternatifler sunabilmesine bağlı olacak.

Orta Asya, Türkiye için büyük fırsatlar vadeden; fakat dikkatle yürünmesi gereken bir satranç tahtasıdır. Türkiye bu oyunda güçlü hamleler yapıyor, fakat masa tamamen onun kontrolünde değil.


 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *