Çocuklarını yurt dışında okutmak isteyen ailelerin sayısı artıyor
Son yıllarda Türkiye’de giderek daha fazla aile, çocuklarının eğitimini yurt dışında sürdürmesi için arayışa giriyor. Liseyi bitiren gençler kadar, daha ilkokul çağındaki çocuklar için bile yurt dışı planları yapan ailelerin sayısı her geçen gün artıyor. Bu yalnızca bireysel bir tercih değil; aynı zamanda ülkenin eğitim sistemine, geleceğe ve umuda dair derin bir sorgulamanın da yansıması.
Ailelerin en temel gerekçesi, “daha iyi bir gelecek” arayışı. Akademik kalite, yabancı dil hâkimiyeti, çağdaş eğitim anlayışı, eleştirel düşünce becerileri ve sosyal imkânlar yurt dışını cazip kılan başlıca unsurlar arasında. Bunun yanında liyakat, adalet ve özgürlük algısı da bu tercihi güçlü biçimde etkiliyor. Birçok aile, “Çocuğum emeğinin karşılığını alabileceği bir sistemde yaşasın” düşüncesiyle bu yolu seçiyor. Ne acıdır ki bu düşünce, artık bir hayal değil, bir zorunluluk gibi görülüyor.
Ekonomik şartlar da bu tablonun önemli bir parçası. Yurt dışı eğitimin son derece maliyetli olduğu bilinirken, yine de aileler tüm birikimlerini, hatta borçlanmayı göze alarak bu fırsatı yaratmaya çalışıyor. Çünkü Türkiye’de işsizlik, düşük ücretler, gelecek kaygısı ve diploma enflasyonu, aileleri ciddi biçimde endişelendiriyor. Üniversite bitirip iş bulamayan gençlerin sayısı arttıkça, “Okumak artık yetmiyor” düşüncesi toplumun her kesimine yayılıyor.
Öte yandan bu tablo, ülke adına ciddi bir beyin göçü alarmıdır. En çalışkan, en umutlu, en parlak gençlerin başka ülkelerde gelecek kurmak zorunda kalması sadece ailelerin değil, ülkenin de kaybıdır. Bu gençler burada yetişiyor, burada emek alıyor; ancak meyvesini başka ülkeler topluyor. Uzun vadede bu durum, Türkiye’nin bilim, teknoloji, sağlık ve ekonomide daha da zorlanmasına yol açabilir.
Elbette her aile çocuğunu yurt dışına göndermek isteyenleri eleştirme hakkına sahip değil. Çünkü kimse evladının geleceğini riske atmak istemiyor. Asıl sorgulanması gereken, aileleri bu noktaya getiren koşullardır. Eğitimde sürekli değişen sistemler, sınav stresi, fırsat eşitsizliği, torpil iddiaları ve umutsuzluk duygusu çözülmedikçe bu tablo değişmeyecektir.
Bugün çocuklarını yurt dışında okutmak isteyen ailelerin sayısı artıyorsa, bu bir tercih olmanın ötesinde sessiz bir çığlıktır. “Burada başaramayacak mıyız?” sorusunun acı bir yansımasıdır. Oysa bu ülkenin gençleri de, aileleri de başka yerlere mecbur olmadan umutla yaşayabilecekleri bir geleceği hak ediyor. Mesele yalnızca eğitim değil; mesele bir ülkenin kendi evlatlarına yeniden güven verebilmesidir.