İsrail soykırımı devam ediyor
Gazze artık sadece bombaların hedefi değil; insanlığın hafızasının da sistemli biçimde silindiği bir yer. Zeytim sınır kapısının etrafında yükselen kum tepeleri, Filistinlilerin gerçek mezar taşlarına dönüşüyor. İsrail buldozerlerinin kameralar karşısında bile gizleyemediği o hareket, yani kimliği belirlenemeyen bedenleri işaretsiz çukurlara itişi, Gazze savaşının en sarsıcı görüntülerinden biri olarak hafızalara kazındı. Uluslararası medya kuruluşlarının uydu görüntüleri, tanık ifadeleri ve zaman damgalı videoları bir araya getirmesiyle doğrulanan bu sahneler, yalnızca ölülerin değil, geride kalanların acılarının da gömüldüğünü anlatıyor. Aileler, kaybolan yakınlarının bedenlerini bulmak için hastane enkazlarıyla, geçici mezarlıklarla ve kum tepeleriyle yarışıyor. Birçoğu için geriye kalan tek şey bir numara, bir tülbent parçası veya bir kumaş parçası oluyor. Gazze’de ölüm bile artık bir ayrıcalık hâline geldi; kimliklendirilmek, defnedilmek ve yas tutulmak herkesin ulaşabildiği bir hak değil.
Ateşkes kâğıt üzerinde
10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkesin daha ilk gününden itibaren İsrail bombardımanı devam etti. Gazze Sağlık Bakanlığı’nın verileri, ateşkesin ardından öldürülen Filistinlilerin sayısının aralık ayı başı itibarıyla 366’ya ulaştığını gösteriyor. Yaralı sayısı 938, enkaz altından çıkarılan cansız bedenler ise 619. Bu tablo, ateşkesin yalnızca diplomatik dilde var olduğunu; Gazze semalarında ise hiçbir zaman uygulanmadığını kanıtlıyor. Sabahın erken saatlerinde Refah’ın doğusunda, Han Yunus’ta, Beyt Lahiya’da ve Megazi Mülteci Kampı’nda art arda patlamalar duyuluyor. Tuffah ve Şucaiyye mahallelerinde evler birer birer yıkılıyor. İsrail ordusu, aydınlatma fişekleriyle gökyüzünü beyaza boyarken topçu atışlarıyla mahalleleri karanlığa gömüyor.
Gazze’de geceler artık iki renkten ibaret: patlamaların turuncusu ve yıkımın siyahı. Gazze’deki trajedi yalnızca bombalarla sınırlı değil. “Sığınak” olarak ilan edilen bölgeler defalarca bombalandı. “Güvenli geçiş koridoru” denilen yollar, keskin nişancı ateşi altında adeta mezar yoluna dönüştü. Yardım dağıtım noktalarında un arayan kalabalıklar, dakikalar içinde moloz yığınına dönüştü. Gazze’nin kuzeyinden güneye kaçmaya çalışan ailelerin görüntüleri hâlâ hafızalarda: Bebeklerini battaniyeye sarıp taşıyan anneler, yanan evlerinin küllerine son kez bakan yaşlılar, yanlarına alabildikleri son ekmekle kilometrelerce yürüyen çocuklar…
Ancak varılan yer de kurtuluş değil. Güneye inen siviller, aşırı kalabalık kamplarda açlık, susuzluk ve salgın hastalıklarla mücadele ediyor. Çadırlar yağmur altında çöküyor. Bir milyonun üzerinde kişi, günlerce sıcak yemek bulamadan yaşamak zorunda kalıyor. Gazze’de açlık artık bir savaş yöntemi. Gıda girişinin engellenmesi, tarım alanlarının yok edilmesi ve balıkçı teknelerinin vurulması yüzbinleri açlığa mahkûm ediyor.
Batı Şeria’daki durum
Gazze kadar konuşulmayan fakat aynı derecede ürkütücü bir tablo da Batı Şeria’da yaşanıyor. Kalkilya’da 12 yaşındaki bir çocuk başından vurularak ağır yaralandı. Beytüllahim yakınlarında 17 yaşındaki bir genç gerçek mermiyle vuruldu. Filistin Esirler Çalışmaları Merkezi verileri çok daha karanlık bir tablo ortaya koyuyor: Ekim 2023’ten bu yana yaklaşık 21 bin kişi gözaltına alındı. Bunların yüzlercesi kadın, binlercesi çocuk. İsrail hapishanelerinde tıbbi bakımın engellendiği, açlık ve işkence uygulandığı, yaşlı esirlerin tedavi edilmediği ve birçoğunun bu nedenle hayatını kaybettiği aktarılıyor. Sadece kasım ayında 318 esir öldü. Hapishaneler, Filistinliler için artık birer “yavaş ölüm odası.”
Bu insanlık trajedisinin ortasında, İsrail’in Gazze’de kullandığı silahların uluslararası pazarda gördüğü yoğun ilgi dikkat çekiyor. Tel Aviv Üniversitesi’nde Aralık 2025’te düzenlenen silah fuarında, dev ekranlarda Gazze bombardımanından alınmış görüntüler silah tanıtım videolarının fonu olarak kullanıldı. ABD, Almanya, Norveç, Kanada, Hindistan ve Singapur’dan heyetler yeni silah sistemlerini incelemek için fuara katıldı. Avrupa ülkeleri, Ukrayna savaşının ardından artan tehdit algılarıyla birlikte İsrail teknolojilerine daha fazla yönelmiş durumda. 2024 yılında İsrail’in savunma ihracatı 14,8 milyar dolara ulaşarak tarihinin en yüksek seviyesine çıktı. Avrupa, bu satışların yüzde 54’ünü oluşturdu.
Yani Gazze’deki her patlama, her yıkılan ev, her kaybolan beden, küresel silah pazarında yeni bir “ürün testi” olarak alıcı buluyor. Gazze’nin harabeye dönmüş sokakları, adeta küresel sermayenin reklam vitrini hâline geliyor.
Sonuç: Dünyanın dözü önünde bir halk yok ediliyor
Toplu mezarlara gömülen cesetler, ateşkes günlerinde dahi kesilmeyen bombardımanlar, açlığa mahkûm edilen yüzbinler, kamplarda kaybolan çocuklar, sessizce ölen mahpuslar ve tüm bunlara rağmen hız kesmeyen silah ticareti... Tüm bu gerçekler, Gazze’de yaşananların bir “çatışma” ya da “güvenlik operasyonu” olmadığını açıkça gösteriyor. Gazze’de yaşanan şey, bir halkın toplu şekilde yok edilmesi; yani soykırımın tüm belirtilerini taşıyor. Dünyanın ortasında yaşanan bu felaket, artık sadece Filistinlilerin değil, insanlığın vicdan sınavıdır. Gazze’de kumların altına gömülen her beden, insanlığın sessizliğine atılmış bir çığlık olarak kalacaktır.