Temsili seçim
Son yıllarda ancak bulmacalarda sorulan kelimeler günümüzdeki iktidar sayesinde gündelik yaşamda kullanılmaya başlandı. Hiçbir özelliği olmayan bu kelimeler şimdi çok önemli olup hatta adli, politik ve ekonomik dilimizde pelesenk olmaya başladı. Hemen herkes bunları kullanmaya başlayınca niteleme sıfatı daha da karmaşık bir hale geldi.
Toplumsal yaşamda ki kargaşa, yaşamda kullanılan bu kelimeler sayesinde daha da karmaşa yaratmakta. Yaşamımızdaki ekonomik ve politik kargaşa yazışma ve konuşma diline de yansıyınca belirsizlik daha da büyümekte.
Koca koca sıfatları olanlar birkaç gün iş yaşamında görünmeyince “neredeydin” sorusuna kestirmeden yanıtlar, “memleketteydim”. Sorarlar “hangi ülke? Memleket ülkedir, ülke değiştirmek içinde pasaport gerekir oysa doğduğu kasabasına köyüne gitmiştir. Ülke içinde ülke memleket içinde memleket olur mu?
Derler ki “at sahibine göre kişner”. Doğrudur. İktidarda kim varsa kullanılan dil ona göre biçimlenmekte. Daha geçen gün iktidara yakın bir kanalda eski bir yargı mensubu ile gazetecinin söyleşide kullandıkları dil kibir ve ukalalıktan başka bir şey değil. Dün yazıp söylediğini bugün tersini yapmakta, bu durum Fikret Kızılok’un şarkısında söylediği “hep başbakan Süleyman’ı” hatırlatmakta. “Dün dündür bugün bugündür”.
İkibinli yılların başından beri iktidarda olan parti memurunu, işçisini ve zenginini; yargı, asker ve polisini; akademisyen ve yazarçizerini yarattı. Hatta kendi muhalefetini de yarattı diyebiliriz. Birde “başkanlık” sistemi adıyla “tek adam” yönetimi uygulamasıyla göstermelik bile olsa seçimler ve seçilenleri var. Böylelikle “Başkanlığa” bağlı uygulama yaşama geçirildi.
Son on yılı aşkın sürede partisinin belediye başkanları seçimde başarılı olamayınca nedense sağlık nedeniyle istifa(!) etmekte. Hatta bu durum partilerinin il ve ilçe başkanlarını da etkilediği bir gerçek. Nedense sağlık nedeniyle istifa etseler bile kamu kurumlarında yönetim kurulu üyesi olarak harcırahlarını almaya devam etmekte.
Mademki “başkanlık” sistemi uygulanıyor tüm kurumları merkezi yönetime bağlamak gerekir. Ülkede “ABD” gibi eyalet sistemi yok, il ve ilçelerde kendine yakın “ayanları” atayarak ya da merkezden birini göndererek yerel yönetim sorunu çözülür. Yerel yönetimler mevcut yasalar gereği “içişleri bakanlığı” genelgelerine göre hareket etmekte. Böylelikle yerel yönetimler sorunu ortadan kalkarken merkezde biriken bürokrat kadrolar buralara kaydırılarak hâkimiyet tekrar tesis edilir. Hatta bunun için “Yerel Yönetim Bakanlığı” kurulabilir.
Cumhuriyet döneminden günümüze yerel yönetimler atama ya da seçimle belirlenmiş. Çok değil 12 Eylül 1980 Askeri Faşist Darbesi ile tüm kamu kurumları olduğu gibi yerel yönetimlerde askeri personel yönetime getirildi. Getirilenler (temsili) seçim yapılana kadar görevde kaldı. Kurulu sistemin mevcut iktidarı ne istedilerse verdiklerinin kendince haddini aştığı dönemden itibaren devletin kurumlarını kendine iyice bağlamış. Muhalefeti bile biçimlendirdiği bir gerçek olurken temsili seçimlerin önüne engel olmasına tahammülü yok. Birçok yerel kurumun seçilen muhalifleri çeşitli yasal (!) gerekçelerle görevden aldığı gibi başkanlarını adli soruşturma gerekçesiyle tutukladı. Yerel yönetimlere adli gerekçeyle el koyup merkezden görevlendirme yaptı. Bu durum özel kurum ve diğer kuruluşlara da uzanarak adli soruşturma gerekçesiyle el konularak merkezden görevlendirme yapıldı.
“Seçilmiş yönetimi” ve özel sektör şirket sahiplerini adli soruşturma nedeniyle tutuklama ile kurum ya da şirketlerine el koyup denetim ve yönetmek için içişleri bakanlığının görevlendirdiği kişiler atanmakta. Yerel yönetimlerde meclis üyelerinin parti değiştirmesi (!) akabinde seçimle yani hülle ile yerine merkeze yakın “ayan” görevlendiriliyor. Şirketler temelinde ise yine merkeze yakın bir “ayana” şirket satılıyor.
Keza yarı kamusal bir kurum kayyum nedense yıllardır yönetimde. Türk Hava Kurumu 2019 yılından beri kayyum tarafından yönetilmekte. Üniversitesi ve uçuş akademisiyle “havacılığın” önemli bir kurumu kayyum heyeti tarafından günümüze kadar hiç seçim yapmadı. Yerel yönetimlerin başkanları adli soruşturma nedeniyle tutuklu olurken bu kurumu hala kayyum yönetmekte.
Bir dönem kapatılan ve yasaklanan partiler vardı, bugün ise partilerin yönetimine el koyup kayyum atanmakta. Partilerin yönetimine kayyum atamak ya da “eski parti yöneticilerinin” ataması yapılmakta. Günümüzde buna bir sıfat veremeyenler “asar-i antika döneminden” kalan kelimeyle niteleme sıfatları yüklemeye çalışmakta.
Kurulu sistemin mevcut iktidar yönetimi çok fazla uğraşmasına gerek yok başta muhalefet eden kim varsa ya da “hemen her yere” ya merkezden ya da kendine yakın kişileri kurum kuruluş ve siyasi parti yönetimine “kayyum” olarak atamalı. Böylelikle hem adli görevliler dosyalar arasında boğulmaz ve daha rahat çalışır hem de iktidar gül bahçesinde çiçek yetiştirir.
Sahi temsili seçimler neden yapılmakta ve neden buna tahammül edilmemekte?
Mızrak çuvala sığar mı?