Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
15°
Ara

İmralı tartışmaları CHP ve Bahçeli!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
İmralı tartışmaları  CHP ve Bahçeli!

Türkiye’de siyasal gündem, kimi dönemlerde görünen tartışmalar ile perde arkasındaki stratejik hesapların birbirinden keskin biçimde ayrıldığı süreçlere tanıklık eder. 2025’te yaşanan “İmralı ziyareti” tartışmaları da teknik bir komisyon çalışmasının ötesinde; devlet içi güç dengelerini, siyasal aktörlerin geleceğe dönük pozisyonlanmalarını ve Kürt meselesine dair olası yeni bir çerçevenin işaretlerini içinde barındıran çok katmanlı bir süreçtir. CHP’nin ziyarete katılmama kararı, TBMM’de kurulan barış/çözüm odaklı komisyonun yetki tartışmaları ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin alışılmış söylemlerinin dışına çıkan çıkışı, ilk bakışta birbirinden bağımsız görünse de aynı stratejik dosyanın parçalarıdır.

CHP’nin geri çekilişi

CHP’nin İmralı’ya yapılacak ziyaret kararından uzak durması, yüzeyde parti içi ideolojik tutum gibi görünse de daha derin bir analiz üç stratejik faktörü ortaya koyuyor:

Siyasal risk yönetimi

İmralı merkezli her temas, Türkiye’de uzun yıllar siyasi maliyet doğuran sembolik bir adımdır. Tek karelik bir fotoğraf bile seçimler boyunca savunma hattı yaratabilir. CHP, bu yükü üstlenmek yerine süreci dışarıdan izlemeyi tercih ediyor.

Parti içi dengeyi koruma

CHP içinde hem ulusalcı refleksler hem de çözüm odaklı çizgi hâlâ etkili. Yönetim bu iki bloğu karşı karşıya getirmeden “dışarıdan izleyen ama süreci reddetmeyen” ara bir pozisyon belirledi.

İktidarın niyetine duyulan güvensizlik

CHP, bu süreci toplumsal uzlaşıdan ziyade hükümetin siyasi sıkışmışlığını aşmak için manevra alanı olarak gördüğünden, “oyunu iktidarın belirlediği şartlarda oynamama” kararı aldı. Bu yönleriyle CHP’nin tutumu bir geri adım değil, oyun dışından süreci kontrol etme stratejisidir.

Barış için değil nabız ölçmek için

Komisyonun varlığı “demokrasi, kardeşlik, barış” kavramlarıyla sunulsa da işlevi daha çok stratejik test alanı niteliğindedir. Bu işlev üç başlıkta toplanabilir: Son yıllarda İran-Suriye ekseninde güçlenen dağ kadrosu karşısında Öcalan’ın yönlendirici gücünün ne kadar sürdüğü belirsiz. Ankara'nın asıl sorusu bu. CHP'nin çekilmesi, diğer partilerin “evet” demesi, komisyonun bir rota belirleme aracı olduğunu gösteriyor. Devlet, çözüm arayışını reddetmiyor; fakat kontrolün kendi elinde olduğu sınırlar içinde yürütmek istiyor. Bu nedenle komisyon; barışı değil, barış etrafındaki güç mimarisini düzenlemeyi hedefliyor.

Bahçeli'nin çıkışı

MHP lideri Devlet Bahçeli’nin İmralı’ya ziyaretin yapılması gerektiğini söylemesi kamuoyunda şaşırtıcı bulundu ancak bu çıkış aslında stratejik bir süreklilik taşıyor: “MHP’siz çözüm süreci olmaz” vurgusu, devlet mekanizması içindeki geleneksel ağlarını konsolide ediyor. Bahçeli "razıyız" demiyor; "süreç benim denetimimde yürürse olur" diyor. Olası bir rol yeniden dağıtımında MHP, bunun demokratikleşme değil güvenlik stratejisi çerçevesinde yapılmasını talep ediyor. Kısacası bu çıkış, yönlendirme ve veto gücünü koruma hamlesidir. Yaşanan tablo, yeni bir çözüm süreci başlangıcı gibi görünse de gerçekte siyasal güç merkezlerinin yeniden kalibre edilmeye çalışıldığı bir satranç oyunudur. CHP’nin temkinli duruşu, komisyonun stratejik fonksiyonu ve Bahçeli’nin kontrolcü çıkışı birleştiğinde şu sonuç ortaya çıkıyor: Türkiye'de bugün yürüyen tartışma barış arayışı değil; barış söylemi üzerinden yürütülen bir güç mücadelesidir. Asıl belirleyici olan da aktörlerin sözlerinden çok, verdikleri sinyaller ve kurdukları denge hatları olacaktır.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *