Merkezî Asya’da stratejik dönüşüm
Taşkent’te düzenlenen Merkezî Asya Devlet Başkanları VII. İstişare Toplantısı, bölge için sembolik bir zirve olmanın ötesinde, yapısal bir dönüşümün de sinyallerini verdi. Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’in “Merkezî Asya Topluluğu” önerisi, uzun süredir bölgedeki istişare toplantılarıyla sınırlı olan işbirliğini resmi ve kurumsal bir platforma taşımayı amaçlıyor.
Azerbaycan’ın tam katılımıyla genişleyen bu toplantı formatı, bölgesel entegrasyonu yalnızca Merkezî Asya ile sınırlı bırakmayıp, Güney Kafkasya ile de bütünleşik bir işbirliği alanı oluşturuyor. Bu, ekonomik, ulaştırma, enerji ve güvenlik alanlarında koordineli hareketi mümkün kılarken, bölgenin küresel politikada daha etkin bir aktör olmasına da kapı aralıyor.
Ekonomik veriler, bölgedeki potansiyeli somut olarak gösteriyor: Karşılıklı ticaret 10,7 milyar dolara ulaşmış ve yatırımlar yüzde 17 artmış durumda. Bu büyüme, Mirziyoyev’in vurguladığı kurumsal mekanizmaların önemini ortaya koyuyor. “Merkezî Asya Topluluğu” önerisi, yalnızca bir isim değişikliği değil; aynı zamanda ekonomi, güvenlik, ulaştırma ve çevre alanlarında kapsamlı bir koordinasyon hedefi sunuyor.
Zirvenin diğer önemli boyutu, uzun vadeli vizyonun tartışılması oldu. Afganistan’ın bölgesel projelere entegrasyonu, iklim ve su yönetimi alanında bölgesel merkezlerin kurulması, bilimsel ve kültürel işbirliği girişimleri, toplantının sadece kısa vadeli çıkarlar değil, sürdürülebilir bir bölgesel strateji üzerine inşa edildiğini gösteriyor.
Analitik açıdan bakıldığında, bu zirve Merkezî Asya’nın yalnızca siyasi bir bloktan öteye geçerek, kurumsal ve ekonomik olarak birbirine entegre bir aktör hâline gelmesinin ilk ciddi adımı. Ancak burada önemli bir soru işareti var: Bu yeni blok, mevcut Türk Devletleri Teşkilatı ve diğer bölgesel yapılarla nasıl bir etkileşim içinde olacak? Orta Asya’nın çok etnikli ve çok uluslu yapısı, entegrasyon sürecinde hem fırsatlar hem de zorluklar oluşturacaktır.
Sonuç olarak, Taşkent Zirvesi, Merkezî Asya’da yeni bir stratejik dönemin habercisi. Bölgesel işbirliği ve entegrasyon vizyonu, yalnızca ekonomik ve güvenlik boyutunda değil, bölgenin küresel sahnedeki etkinliği açısından da belirleyici olacak.