Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
17°
Ara

Emekçinin canı rakam değil gerçektir

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Emekçinin canı rakam değil gerçektir


Türkiye, her geçen gün yeni bir iş cinayeti haberiyle sarsılıyor. Evet, iş kazası değil — iş cinayeti. Çünkü bu ölümler “önlenebilir” olduğu halde önlenmediği için yaşanıyor. Çalışma koşullarının iyileştirilmemesi, denetimlerin kağıt üzerinde kalması ve iş güvenliğinin maliyet olarak görülmesi yüzünden her yıl yüzlerce emekçi, evine dönemiyor.

Geçtiğimiz günlerde Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde yaşanan büyük fabrika yangını, bu acı gerçeği bir kez daha gözler önüne serdi. Dumanlar sadece gökyüzünü değil, ülkemizin çalışma kültürünü de kararttı. Alevlerin ortasında hayatını kaybeden, yaralanan, dumandan etkilenen işçiler… Oysa bu tür tesislerde yangın güvenliği, kimyasal depolama kuralları, acil durum planları kanunla belirlenmiş durumda. Peki kâğıt üzerindeki bu kurallar neden uygulamaya geçmiyor?

Çünkü Türkiye’de “iş güvenliği kültürü” hâlâ oturmadı. Patron için güvenlik masraf, işçi için kader. Denetim mekanizmaları ise çoğu zaman göstermelik. İş güvenliği uzmanları uyarıyor, raporlar yazılıyor ama bir sonraki vardiyada yine aynı ihmal devam ediyor. Sonra bir yangın çıkıyor, bir patlama oluyor, bir vinç devriliyor… Ve hep aynı cümle: “İhmaller araştırılıyor.”

Dilovası’ndaki yangın, yalnızca bir fabrikanın değil, denetimsizliğin, umursamazlığın, “üretim her şeyden önce gelir” anlayışının yandığı bir olaydır. O bölge zaten yıllardır çevre kirliliği, zehirli atıklar ve sanayi yoğunluğu nedeniyle Türkiye’nin en riskli bölgelerinden biri. Buna rağmen yeterli önlem alınmıyor. Çünkü öncelik insan değil, üretim.

Oysa kalkınma, insan hayatı üzerine kurulamaz. Gerçek ilerleme, bir ülkenin işçisini ne kadar koruduğuyla ölçülür. Avrupa’da iş güvenliği mevzuatı “önleyici sistem” üzerine kurulu. Bizdeyse “kaza olduktan sonra ceza kesme” anlayışı var. İşte bu yüzden her yıl yüzlerce “emekçi canı” toprağa düşüyor.

Dilovası’ndaki yangın bize bir kez daha hatırlattı: Emekçinin canı, üretim bandındaki bir dişli değildir. Her işçi, bir insan; her kayıp, bir hayat. Türkiye artık “iş kazası” denilince omuz silken bir ülke olmaktan çıkmak zorunda. Denetimler gerçek olmalı, cezalar caydırıcı hale gelmeli, iş güvenliği bir lüks değil zorunluluk olarak görülmeli.

Çünkü hiçbir üretim, hiçbir fabrika, hiçbir ekonomik hedef; bir insanın hayatından daha değerli değildir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *