Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Gök gürültülü hafif yağmurlu
17°
Ara

Haydarpaşa korunacak ama nasıl?

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Haydarpaşa korunacak ama nasıl?

İstanbul’un kalbinde, denizin kıyısında bir yapı hâlâ direniyor: Haydarpaşa Garı.
1908’de hizmete açılan bu yapı, yalnızca demiryolu mimarisinin değil, İstanbul’un Anadolu yakasındaki kentleşme sürecinin de simgesi.
Türk filmlerinden hatırlarsınız; köyden kente göçün anlatıldığı birçok sahnede bu yapı, fon değil, hikâyenin kendisiydi. Alman mühendisliğinin denizle birleştiği bu yapıda, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, oradan bugüne uzanan bir hat var.
Haydarpaşa Garı, deniz ulaşımı ile demiryollarını birleştiren sistemiyle Sirkeci Garı’yla birlikte dünyada tek örnek.
Ancak bu hat uzun süredir kesik. Trenler susalı çok oldu... 2010 yılında çıkan büyük yangın, garın çatısını ağır şekilde tahrip etti.
Yangının bilinçli bir ihmalle, hatta kasıtla çıktığı yönünde söylentiler hâlâ dilden dile dolaşıyor.
Çünkü bina, birinci derece tescilli kültür varlığı. İşin ironik tarafı şu: O dönemki teknik imkânlarla sıfırdan iki yılda inşa edilen yapı, restorasyon sürecinde 12 yılı aşkın süredir tamamlanamadı.

2018’de peron bölgesinde yapılan kazı çalışmalarında arkeolojik kalıntılara rastlanması, süreci daha da uzattı.
Bu gardan Anadolu’ya giden son tren 31 Ocak 2012’de kalktı.
O tarihten beri, binanın özelleştirilmemesi ve yeniden tren seferlerinin başlatılması için birçok eylem düzenlendi.
Zira gar, yıllar içinde AVM, gökdelen ve rezidans projeleriyle de gündeme geldi.

Haydarpaşa Dayanışması, 2004’ten bu yana yapının kamusal işlevini ve ulaşım kimliğini savunmayı sürdürüyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın geçtiğimiz aylarda yaptığı açıklama umut vericiydi:

“Haydarpaşa korunacak.”

Ancak aynı açıklamada garın “kültür-sanat adası” olarak yeniden düzenleneceği belirtildi.
İşte asıl soru burada başlıyor:

Kent belleğini mi koruyoruz, yoksa gayrimenkul değerini mi? Gar binasının yüz yılı aşan ahşap kazıkları üzerinde ciddi bir zemin güçlendirme çalışması yapıldığı, yapının “kültür-sanat işlevine” hazırlandığı açıklandı. Bu teknik açıdan sevindirici bir gelişme. Ancak asıl mesele, fonksiyonel dönüşümün yönü.

Eğer bir yapı toplumla bağını kaybederse, restorasyon yalnızca yüzeysel bir estetik düzeltmeden ibaret kalır.

Bakan Mehmet Nuri Ersoy, “Anadolu Yakası önemli bir kültür-sanat alanına sahip olacak. Bir yandan taşımacılık hizmetleri sürecek, bir yandan da yıllar boyu kültür ve sanatın merkezi haline gelecek,” dedi.

Proje kapsamında İstanbul Anadolu Yakası’nın ilk arkeoloji müzesinin de Haydarpaşa’da hayata geçirileceği ve ilk etabın 2026’da tamamlanmasının hedeflendiği açıklandı. Ancak buradaki ulaşım işlevi sembolik düzeyde kalırsa, Haydarpaşa’nın hafızası bir sergi dekoruna dönüşebilir.

Bugün Haydarpaşa’nın mücadelesi artık trenlerle değil; rant, hafıza ve kimlik arasında sürüyor.
Gar, ulaşım kimliğini tamamen kaybedip bir “sergi alanı”na mı dönüşecek,
yoksa kentle kurduğu yaşamsal bağı sürdürebilecek mi?

Burası, kimi için bir yolculuğun başlangıcı, kimi için bir hatıranın son durağıydı.
Ama artık Haydarpaşa, bir kentin vicdanını temsil ediyor.

Umarız bu proje, geri dönülmez bir kayba dönüşmez.
Aksi halde İstanbul, hem ulaşım tarihinden hem de kent belleğinden bir parçayı daha sessizce yitirmiş olacak.



 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *