Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
19°
Ara

Kamu vicdanı ve Ahmet Minguzzi davası

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Kamu vicdanı ve  Ahmet Minguzzi davası

Kadıköy’ün sabah sabah telaşlı Salı Pazarı’nda başlayan olay, Türkiye gündeminden düşmeyen bir vicdan sınavına dönüştü. 
24 Ocak 2025’te arkadaşlarıyla birlikte kaykay malzemesi almak için pazara gelen 14 (veya 15) yaşlarındaki Mattia Ahmet Minguzzi, 
beklenmedik ve acımasız bir saldırıyla karşılaştı. Ağır yaralı olarak kaldırıldığı hastanede 9 Şubat’ta hayata gözlerini yuman Minguzzi’nin ölümü; 
gençlik şiddeti, çocuk ceza hukuku ve toplumsal adalet gibi pek çok tartışmayı beraberinde getirdi.
İddialara göre, Minguzzi’yi bıçaklayan B.B. adlı şüphelinin itmesiyle başlayan tartışma kısa sürede fiziksel saldırıya dönüştü. 
B.B.’nin elindeki bıçakla yaptığı saldırıda Minguzzi birçok yerinden yaralandı. U.B. adlı başka bir kişinin de saldırıya karıştığı iddia edildi. 
Başlangıçta yalnızca B.B. ve U.B. hakkında dava açılmıştı. Ancak daha sonra M.A.D. ve A.Ö. adlı iki şüpheli hakkında “çocuğu kasten öldürmeye yardım” 
suçlamasıyla ayrı bir iddianame hazırlandı ve mahkeme bu dosyaları ana dava ile birleştirdi. Böylece sanık sayısı dörde yükseldi.
Önemli bir gelişme olarak, ailenin avukatlığını üstlenen — aynı zamanda Sedat Peker’in avukatı da olan — Ersan Barkın kamuoyuna aktif bilgi akışı sağladı. 
Bu durum, davayı toplumsal baskı ve medya ilgisi açısından da canlı tuttu. 21 Ekim 2025’te Anadolu 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi davanın altıncı duruşmasında kararını açıkladı. 
Karar birçok açıdan tartışmalıydı; bazı yönleri umut verirken bazı yönleri hak arayışı açısından soru işaretleri yarattı.
Mahkeme, B.B. ve U.B. adlı iki sanığı “çocuğa karşı kasten öldürme” suçundan en üst sınırdan 24 yıl hapis cezasına çarptırdı. Haksız tahrik indirimi uygulanmadı. 
Ancak tartışmalı bölüm, M.A.D. ve A.Ö. adlı diğer iki sanık hakkında “çocuğu kasten öldürmeye yardım” suçundan verilen beraat ve tahliye kararıydı.
Kararın açıklanmasının hemen ardından ailenin avukatı, itiraz sürecini işleteceklerini ve kararı üst mahkemeye taşıyacaklarını belirtti. 
İki sanığın beraat etmesi kamuoyunda “Yargı adaleti eksik mi kaldı?” sorularını gündeme getirdi. Mahkeme, bu sanıklarla ilgili yeterli delil olmadığı kanaatine varmış gibi görünüyor.
Minguzzi davası; acıyı, kaybı, toplumsal vicdanı ve adalet arzusunu keskin bir biçimde karşımıza çıkarıyor. 
Verilen ceza “ölüm cezası mı olmalıydı?” gibi radikal tartışmaları bir kenara koyarsak, hukukun sınırlarını ve halkın beklentilerini test ediyor.
Ama burada asıl soru şu: Bir kararın açıklanması, adaletin gerçekleştiği anlamına gelir mi? Yanıt hayır. 
Çünkü gerçek adalet; hem mağdur aile hem de toplum açısından yaraların sarıldığı, güvenin yeniden tesis edildiği ve benzer olayların önlenebildiği bir zeminde kurulabilir.
Bu dava hâlâ devam ediyor. Kamuoyu, hukuki adımlar ve vicdani tepkiler süreç içinde şekillenecek. 
Ancak bir şey açık: “İyi niyetle açılan dava sayesinde adaletin sesi duyulur” gibi sözler değil; adaletin fiili uygulaması beklenmektedir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *