
Ayasofya ve Sultanahmet: İki dua, tek ruh

İstanbul’un kalbine, Tarihi Yarımada’ya yürürseniz, yan yana duran iki mabedi görürsünüz: Ayasofya ve Sultanahmet Camii. Biri tarihin sesi, diğeri huzurun nefesi…
Zamana direnen kubbe
Ayasofya, yalnızca taş ve mermerden ibaret değildir. O, göğe açılmış bir dua, çağların üzerinden geçen bir yankıdır. Bizans’ın ihtişamını, imparatorların hayalini, insanlığın inancını taşır. Kubbesine baktığınızda yalnızca mimari değil, bir medeniyetin kalp atışı duyulur. Ayasofya, geçmişin susmayan fısıltısıdır.
Mavinin sessizliği
Tam karşısında yükselen Sultanahmet Camii, Osmanlı’nın ruhunu göğe nakşetmiş bir şiirdir.
Çinilerinin mavisi gökyüzüne karışır, minareleri duaları rüzgâra taşır. İçeri girdiğinizde kalbiniz hafifler, ruhunuz sessiz bir huzura kavuşur. Sultanahmet, geleceğin mavi nefesidir.
Yan yana iki hikâye
Birinin kubbesinde Bizans’ın yankısı, diğerinin minarelerinde Osmanlı’nın duası vardır.
Ama yan yana durduklarında tek bir gerçeği anlatırlar:
İstanbul, farklılıkların bir arada güzelleştiği şehirdir. Ayasofya tarihin derinliğini, Sultanahmet ise huzurun dinginliğini taşır. Biri geçmişi hatırlatır, diğeri geleceğe umut fısıldar.
Ve ikisinin arasında durduğunuzda anlarsınız:
İstanbul, insanlığın ortak duasıdır.
“Ayasofya tarihin sesi, Sultanahmet huzurun nefesidir.”