Bu ne hırs!

Bugünlerde toplumsal yaşamda iktidarından muhalefetine, yargısından kolluk kuvvetlerine kadar güç gösterisini yaşıyoruz. İktidar ile muhalefet arasına “yargı” da girince sorunlar hem hukuki hem de politik bir konum olmakta.
Dünde bugünde iktidar erki ya da kurulu sistemin yönetsel uygulaması “böl parçala yönet” olduğu somut bir gerçek. İktidar erki söyleminde açık ve demokrat olduğunu beyan etse de uygulamada ne görmekteyiz? Geçen yıl “emekliler yılıydı” bu yıl “aile yılı” sosyal ve ekonomik yaşanan uygulama nedir?
İktidarı yönetenler ekonomik ve politik çıkmaz içinde. Çalışan ve emeklinin maaş/ücretleri düşük tutarak harcama yapmasını kısıtlamakta. Parası olmayan harcama yapamamakta. İşsiz iş bulamadığı için günü kurtarmaya dönük işlerde çalışmakta. Dün “orta direk” diye tasvir edilen kesim süreç içinde daha da dibe indirilirken en dip daha da artmakta. Gelir dağılımı uçurumu daha da büyümekte.
Ekonomik durum göz önünde olurken politik kargaşa muhalif partilerin iç işleyişine karışılmakta. Partilerin seçimle gelen yönetimleri ve muhaliflerini birbirine düşürerek sorunlarını toplumsal yaşama taşımakta. Oysa iktidar partisinin bir ilçe başkanının aile içi kasa soygununu bilmeyen yok. Bu para nereden geldi? Ayrıca bir yurttaş bu kadar yüksel nakit parasını neden evinde saklar?
İktidar ya da muhalefet sorun değil sorun seçimle gelemeyenin” birilerinden” medet ummasıdır. 12 Eylül askeri faşist darbesinden sonra birileri kayyum gibi birçok yere atandı. Dün bir belediyenin evrak memuru olan bugün görmekteyiz ki yıllardır bir başka ilçe belediyede parti değişikliği de yapsa başkanlık yapmakta. Darbe hükümetleri döneminde mecliste olan birçok “akademisyen” (!) unvanlarına unvan kattı.
Ülkemizin bulunduğu coğrafyada birilerine nedense birileri “yürü ya kulum” der. Bunlar tanrının sevdiği kulu olarak basamakları üçer beşer çıkmakta, mülklerine mülk katmakta. Sorsan kendilerine çok çalıştım birikim yaptım der. Doğru “çok” çalışmış olabilir ama nasıl çalışmış ne yapmış ki bu kadar variyete sahip olmuş? Mesleki ya da eğitim bilgisi ve becerisi ne ola ki bu kadara sahip olmuş? Bizde soruyoruz değil mi “zenginin malı züğürdün çenesini yorar”?
İstanbul da Selatin camilerin birinde dedem 1940’lı yıllarda bir süre vaaz verip cemaate namaz kıldırmış. Vaazların da eğitimin önemi ve aktarılmasını anlatırken buna uygun tavır ve yaşantının önemini belirtir. Hatta bir keresinde hayvanların eğitilip insan evladının yaşamına katkılarını anlatır. Hayvanları ne kadar eğitsek bile içlerinde kösnük duyguları yok edemeyiz. Bu vahşilik bu bencillik duyguları mutlaka bir gün açığa çıkar. Dahası akrep doğası gereği ne kadar eğitilse de iğnesini bir gün bir canlıya sokacaktır. Eğitimli de olsa eşek bir gün yine eşekliğini yapacaktır demiş.
12 Eylül’ün siyasi tutsakları arasında canı çok tatlı olan birkaç kişi itirafçı oldu. Daha dün birlikte ortak değerlere sahip olan ertesi gün onun can düşmanı olduğunu gördük. Bunlardan Şemsi Özkan ve Tuncay Altınay iftiracı olarak hala birilerinin hizmetinde.
Günümüzde ise birilerine iftira atarak adli soruşturma başlatandan nemalanmaya çalışan olacak. Hatta birileri ne kadar “eğitimli” ve partilerinin “üst düzey” yönetimine kadar gelmiş bile olsa sözleri hiçte bunu doğrulamamakta. İçlerindeki hasetlik, bencillik ve sahip olma duyguları eğitimli ve geçmişteki yöneticilik sorumluluğunu unutmuş. Hatta birileri daha da ileri giderek “sahibinin sesi” misali “cenazeyi kaldırmaya geliyoruz” sözleri birçok şeyi daha da netleştiriyor.
İktidar ya da muhalefet sorun değil devlet yönetim mekanizmasını yanına kim yedeklemiş ise kurulu sistemin baş jandarmasının bölgesel temsilcisi olarak görevlerini ifa etmekte. Burada mülkiyet ve sahip olma hırsı alabildiğine artmış durumda. Toplum yani üreten, tüketen yani en alt gelir gurubunu oluşturan yani yoksul halk yani ağzı var dili yok durumuna getireni kimse hesaba katılmıyor. Hangi dil ve inancı olsa da bu toplumun yaşamsal ekonomik ve politik çıkarlarını kimse gözetmiyor. Günümüzde birilerinin doymak bitmez makam ve mülkiyet hırs ve bencilliği nedeniyle toplumsal kargaşa daha da büyümekte.
Sormak gerek “bu ne hırs be kardeşim”?