Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
22°
Ara

Yargı ve kolluk kuvvetleri yıpranmakta

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Yargı ve kolluk kuvvetleri yıpranmakta

Toplumsal yaşamda dünden bugüne devlet yapısı ve işleyişi güç kimde ise öyle işlemiştir. Bu nedenle devlet biçimi hangisi olursa olsun “yargı ve kolluk kuvvetleri” işleyişine sistemin yöneticileri tarafından devamlı müdahale edilmekte.
Kara kitaplar, yasalar ve bir de gelenekselleşmiş kurallar vardır. Bunların hemen hepsi yaşamın süzgecinden geçti. Yasaların ilk maddesi “bu topraklarda yaşayan hemen herkes eşit ve özgür bir vatandaştır” diye yazar ya da belirtilir. Hatta “hangi inanç ve değerleri savunsa da kimseye baskı uygulanmaz özgürdür” der.
Evet, yasalarda hatta genel kurallarda kesin hatlarıyla bunlar belirtilir, peki ya uygulama da?
Sorun, güzel ve ağdalı kelimeler ya da kurallar olsa da bunu uygulayacak yargı ve kolluk kuvvetleridir.
Bu topraklarda bir söz vardır “at sahibine göre kişner”. Yani yönetici kim ise yargı ve kolluk gücü ona göre karar verir.
Yasayı yapan yasama gücünü elinde bulunduran meclistir. Yasayı yorumlayarak olay ve durumlara göre bir karar verip müdahale eden ise yargı ve kolluk gücüdür.
Kolluk kuvveti olaylara müdahale ederken özellikle ülkemiz coğrafyasında iktidara yakın olanların yine iktidara şirin görünen yasal açıklamalara yürüyüşlerine müdahale edilmez. Çevre, sendikal hak ve ekonomik toplumsal tavır olduğunda sert müdahale edildiği görülür. Kolluk kuvvetlerinin zeytini ve ağacı koruyan, altın madenciliğine karşı çıkan kadın ve yaşlılara fiziki müdahale ettiği hafızalardan silinmedi. Çok değil Çatalca ilçesinde kölece çalışmaya karşı ekonomik ve sendikal hakları için günlerce aç ve susuz direnen işçiler vardı. İlçe kolluk kuvvetleri ve Diyanet temsilcisi müftünün fiziki ve sözlü tutumları unutulmadı.
“1969 yılında iktidardaki hükümet tarafından çalışanların sendikal haklarının kısıtlanması meclise gelmişti. Zamanın başbakanı Süleyman Demirel, İstanbul 1. Şube müdürü Ilgaz Aykutlu’ydu. İstanbul İşçi ve Emekçi Birliği Zeytinburnu tren istasyonu yanında ki Tekstil İşçileri sendika binasında toplantıları vardı. İlerleyen saatte kimi vardiyadan çıkmış kimi öğle yemeğinden beri bir şey yememişlerdi. Toplantı yapılacak salonun masasında yemek yerlerken resmi ve sivil polis baskını yapılır. Baskının başında 1. Şube müdürü Ilgaz Aykutlu vardır ve masanın üzerinde ne olduğuna bakmadan ayakkabısıyla çıkıp hakaretler yağdırıp toplantıyı dağıtır. Oysa yasal izin bile alınmıştı.” Bu kişiyi 1970’li yıllarda iktidar yanlısı bir partinin adayı olarak görürüz.
Ülkemiz iş yaşamında yargı ve kolluk görevlileri maaş ve ekonomik hakları diğer çalışanlara göre daha yüksektir. Çünkü iş riski ve sorumlulukları nedeniyle bunu düşünmeleri istenmediğinden kısmi bile olsa refah durumdadırlar.
Son günlerde her iki gücün farklı uygulama yaptığını alenen görmekteyiz. Emek ve Mücadele Anma gününde Taksim Meydanına izin verilmez gelenlere fiili baskılarla gözaltı yapılır. İktidar partisinin düzenlediği etkinliğe ise izin verilir.
Keza Galata köprüsünde İktidar partisi ve destekçileri Filistin’deki katliama karşı mitinge izin verirken, Ana Muhalefet partisinin aynı gerekçelerle yapacağı mitinge izin verilmez.
Devletin yargı ve kolluk kuvvetlerinin son yıllardaki tavrına göz atmak gerekir. Ama ondan önce bu kurumların çalışanları adil ve hakkaniyetli olacaklarına ant içmiş söz vermişlerdi. “Yurttaşın yaşam hakkı ve çıkarı temel alınacak.” “Devletin yani kamunun mal ve mülkiyeti korunup kollanacak”.
Kolluk kuvvetlerinden sorumlu bakanlar soyguncuları çeteleri elebaşlarıyla yakaladık köklerini kuruttuk dediler. Bunlar yıllardır varlığını sürdürüp yenileri peydahlanmakta. Çalışanlar işçiler ve köylüler hak aramak için çıktıklarında kalkan ve sopalarla karşılarına dikilmekte.
Yargı ve bundan sorumlu bakanlar suçlular yakalanıp yargılanacak demekte. Suçlular yakalansa da yargılanmadan salınmakta hatta kimilerinin davaları açılmamakta.
Bu ülke sınırları içinde yaşayan yurttaş yasalara güvenmekte. Yargı ve kolluk güçleri kamu çıkarını gözetip mağdurun yanında olacağını bilir.
Yurttaşın seçimle yerel yönetime taşıdığı belediye başkanları özellikle iktidara yakın olmayan muhalifler ilkin içişleri bakanlığı müfettişleri tarafından denetlendi. Bu da yetmedi gözaltına alınıp tutuklandı. 1950’li yıllarda D.P. döneminde yargı ve kolluk güçleri bugünkü kadar yıpranmamıştı.
Kurulu sistemin iktidarı bugünde yargı ve kolluk kuvvetlerini kendi çıkarı temelinde yönlendirme yaparak yurttaşın nezdinde güvenlerini sorgular duruma getirmekte. “Sistemin politik güçleri” çıkarları için yargı ve kolluk güçlerini yönlendirmeden vazgeçmeli.
Yargı ve kolluk güçleri daha fazla yıpratılmamalı.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *