Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı az bulutlu
25°
Ara

Kayahan’dan geriye şarkılar kaldı, bir de sahne arkası dramı!

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Kayahan’dan geriye şarkılar kaldı, bir de sahne arkası dramı!

Bazı sanatçılar vardır… Onlar sadece şarkı söylemez, hayatımıza fon müziği olur. Kayahan da onlardan biriydi. “Gözlerinin Hapsindeyim”i dinlerken âşık olurduk, “Seni Versinler Ellere”de hafif trip atardık, “Yemin Ettim”de de gözlerimiz dolar, arabada camdan bakardık.

Kayahan, hem sahnede hem de hayatında kendi çizgisini koruyan, duygusunu melodisine nakşeden bir ustaydı. Ve o artık aramızda olmasa da, şarkıları hâlâ yaşıyor. Fakat bugünlerde bu şarkılar, ne yazık ki sahnede değil, magazin manşetlerinde yankılanıyor.

Gelin konunun kalbine inelim…
Geçtiğimiz günlerde Kayahan’ın eski eşi İpek Açar, yeni eşi Alper Kömürcü ile birlikte “Kayahan Şarkıları” konseri organize etti. Normalde diyeceksiniz ki, “Ne güzel, usta yad ediliyor, şarkılar yaşıyor.” Ama işin magazin kısmı burada başlıyor. Çünkü Kayahan’ın kızı Beste Açar, bu işe fena halde içerledi.

Beste’nin tepkisi net: “Babamın şarkılarında eski eş ile yeni eş yan yana anılamaz.”
Bakın, bu söz öyle alelade bir sitem değil. Bu, “Baba hatırasına dokunmayın” manifestosu gibi. Ve bana sorarsanız… Beste bu konuda haklı. Hem de sonuna kadar!

Çünkü düşünün…
Sahnede bir yanda eski eş, diğer yanda yeni eş… Ortada Kayahan’ın şarkıları. Bu tablo, romantik bir anma gecesinden çok, “Beyaz Show”un en gergin bölümü gibi duruyor. Hatta biraz Hollywood tadı da var: “Ex & Next” temalı bir sahne performansı… Ama burası Los Angeles değil, burası Türkiye. Burada böyle sahneler, anma konserinden çok prime-time magazin malzemesi olur.

Kayahan’ın mirası sadece notalarda değil, o notalara yüklenen duyguda saklı. O duygunun en önemli taşıyıcılarından biri de, onun kızı. Beste’nin tepkisi aslında tamamen “saygı” ekseninde. Çünkü babasının müziği, hayatıyla da ilintiliydi. Şarkılarını yazarken yaşadıklarını koyardı içine. Ve o yaşanmışlıkların bir kısmı da eski eşle birlikte yaşanmıştı. Şimdi o eski eş, yeni eşle yan yana… Açık konuşalım, bunun tuhaf görünmemesi imkânsız.

Bir de şu var: “Hatıra” kavramı. Bizim kültürümüzde hatıraya yaklaşırken biraz mesafe, biraz mahremiyet gerekir. Hele ki işin içinde aile bağları varsa… İster istemez herkesin içinde “olmaz böyle” duygusu oluşur. Beste’nin isyanı biraz da bu yüzden.

Şimdi diyeceksiniz ki, “Ama sonuçta müzik evrensel, şarkılar herkesin.”
Doğru… Ama her şarkının bir hikâyesi var. “Yemin Ettim” sadece bir nakarat değil, yaşanmış bir duygunun notalara dökülmüş hâli. O hikâyeyi yazan kişinin hayatındaki kişiler yan yana gelince, hikâye de bambaşka okunur.

Bence bu noktada, İpek Açar’ın niyeti kötü değil. Belki sadece müziği yaşatmak istedi. Ama niyet iyi olsa da, ortaya çıkan görüntü, magazin radarına yakalanmaktan kurtulamıyor. Hele ki Kayahan gibi büyük bir ismin ardından böyle bir sahne kurgulanınca… “Ah be usta, görse ne derdin?” diye içimizden geçirmeden edemiyoruz.

Benim bu polemikte tarafım belli: Beste Açar haklı. Çünkü mesele, eski eş – yeni eş kavgası değil; mesele, hatıraya gösterilen özen. Kayahan’ın adı geçtiğinde, aklımıza sadece onun sesi, şarkıları, romantizmi gelmeli. Sahnede yaşanmışlıkların gölgesi değil, melodilerin ışığı olmalı.

Ve son söz…
Kayahan’ın “Bir Aşk Hikayesi” şarkısı vardı ya…
Bence bu yaşananlar, aşk hikâyesinden çok “Bir Magazin Hikayesi” olarak hafızalarda kalacak. Usta, belki yukarıdan izliyordur ve kendi üslubuyla şöyle diyordur:
“Benim şarkılarım size yeter, gerisini magazin programlarına bırakın.”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *