Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
25°
Ara

Kerpiç evlere asılan bayraklar

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Kerpiç evlere asılan bayraklar

Ah be güzel ülkem! Çok zor dönemlerden geçiyoruz. Bir yanda sönmek bilmeyen içimizi küle çeviren orman yangınları bir yanda can pahasına binlerce ağacı, hayvanı ve bitkiyi kurtarmak adına yangında canlarını veren şehitlerimiz. Gencecik evlatlarımız alevlerin ortasında hayatlarını kaybettiler. Talana döndü ülkemiz taş taş üstünde kalmadı. İsi pası silinmeyecek kömür karası lekeler kapladı her bir yanımızı.

Diğer yandan 2022 yılında bir çatışma sırsında şehit olan üsteğmenimizin cesedini ararken bir mağaraya giren ve bir daha çıkamayan metan gazı zehirlenmesinden şehit olan 12 askerimiz. Yetmedi! Hatay’da sıvı kaybına bağlı iki askerimizin şehadeti. İki askerimizin şehit olmasında şu söylenti dolaşıyor; iki veya üç asker birlikten firar ediyor. İkisi sonrasında yakalanıyor. Bir başçavuş ceza olarak birinci tabur birinci bölüğü dört saat güneş altında tutuyor. Dört saat güneşte bekletilmiş çocuklar. Su içmelerine dahi izin verilmiyor. Sonra bayılmalar başlıyor. Oturtmuşlar bir yere iş kontrolden çıkınca ambulans çağırmışlar, zehirlenme diye bir durum yok. Biz de bunun adına eğitim zayiatı deyip geçiyoruz. Sözüm ona terör bitti, fakat şehit haberleri bitmedi.

Nedir bu baş ucumuzda dönen kara bulutların nedeni? İlgisizlik, bilgisizlik, vurdum duymazlık, umursamazlık ve cehalet diye sıralanır gider. Allah aşkına! Hangi çağda yaşıyoruz. Yangın söndürme uçaklarımız yok. İzole edilmiş yangına dayanıklı araçlarımız yok. Orman yangınlarına karşı önceden alınmış bir önlemimiz yok. Orman yangınlarına karşı özel yetiştirilmiş haftalarca, aylarca hatta yıllarca eğitilmiş personelimiz yok.

İstifa eden bir yetkili yok

Onca ihmalin ve şahadetlerin ardından istifa eden bakan yok, milletvekili yok, bürokrat yok, bir general yok. Bir daire müdürü dahi yok. Tarım ve Orman Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı nasıl koltuklarınız rahat mı? İnanıyorum ki çok rahatsınız! Vicdanınızı sorgulamıyorum bile. Tolstoy; “İnsan acı duyabiliyorsa canlıdır, başkasının acısını duyabiliyorsa insandır” derken ne de haklıymış. Gururumuz, yedi düvele diz çöktüren Türk ordumuz nerede? Bu ülkede metan gazından şehit olan askerlerimiz “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye tören yapan teğmenlerimizin ordudan tavsiyesi kadar konuşulmadı. Biz hangi çağda kaldık acaba? Tek bir tuşa basarak şehirler yok edilirken, biz metan gazı dolu mağaraya 12 askerimizi sokarak şehit olmasını seyrediyoruz. Adına ne denir bilemiyorum.

Ölüm ne garip şey anne

Bir evlat kolay yetişmiyor. Bunu en çokta şehadet haberleriyle yüreği yanan şehit anneleri bilir. O evladın bebeklikten askerlik çağına kadar geçen sürecini düşünün. Ağladığında gecenin bir yarısı uykusunu feda eden, hastalanınca baş ucunda bekleyen anneleri düşünün. Eve geç geldiğinde pencere önünde uyku uyumadan evladının yollarını gözleyen yürekleri düşünün. Kendi yarı aç yarı tok iken, evladını doyurmak, büyütmek ve okutmak için gecesini gündüzüne katarak çalışan şehit babalarını düşünün.

Bu acının tarifi yok. Sıvasız kırık dökük kerpiç evlere asılan Türk bayrağı ve o evlerde doğan büyüyen vatan evlatlarının şehadetiyle teselli bulunur. Buna da “Vatan sağ olsun” der geçilir. Birileri unutur, zaman gelir hatırlamaz bile. Ama o anneler ve babalar ölünceye kadar yanar tutuşur. “Kendi öz yurdumda ben miyim garip? Beni bir köşeye atan utansın. Eğilmiyor diye, kurdu hor görüp iti el üstünde tutan utansın.

Tüm şehitlerimize rahmetle minnetle…

Sağlıcakla…

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *