
Gerçeğin katili: Yalan

Masal bu ya…
Bir gün gerçek ile yalan karşılaşmış.
Yalan demiş ki:
“Gel, birlikte yıkanalım. Su çok güzel.”
Gerçek, suyu kontrol etmiş. Gerçekten de güzelmiş.
İkisi de soyunup suya girmiş.
Ama Yalan sinsice sudan önce çıkmış, Gerçek’in kıyafetlerini almış, giyinmiş ve gitmiş.
Gerçek çıplak kalmış.
Ve insanlar, giyinik olan Yalan’ı Gerçek sanıp peşinden gitmişler.
Masal burada bitmedi.
Hatta belki de yeni başladı.
Çünkü o gün bugündür bizler, yalana alkış tutan bir çağın tam ortasındayız.
Gerçek çıplak olduğu için gözümüze çirkin geliyor.
Yalan ise süslü, parlak, gösterişli.
Ve ne acıdır ki, insanlar artık sadece ambalajlara inanıyor.
Bugün herkesin elinde son model telefonlar, üstünde moda kıyafetler, dilinde parlatılmış cümleler var.
Ama içlerinde ne okuma isteği, ne sorgulama yeteneği, ne de sahicilik kalmış.
Kısa bir alıntıyla kendini filozof sanan, düşünmeden hüküm veren, gerçeği değil duymak, hissetmek bile istemeyen insanlar kalabalığı içindeyiz.
Yaşamın bir dili olsa, şöyle derdi:
“Sen beni yaşıyorsun sandın ama aslında ben seni yaşatıyorum. Ve sen, bana değil, yalanlara inandın.”
Artık insanlar olmak istedikleri kişi uğruna kendilerini terk ediyor.
Vicdanın sesi kısıldı, ahlakın ayakları zincire vuruldu.
Gerçek, yalnızca acı olduğu için değil; çirkinleştirildiği için sevilmiyor.
Oysa yalan, öyle güzel giydirildi ki; seviliyor, kutsanıyor, pazarlanıyor.
---
Bir zamanlar “Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol” denirdi.
Şimdi o söz bile nostaljik bir kartpostal gibi.
Hayat artık bir filtre.
Bir tuşla gerçeğe dönemiyoruz ama bir tuşla yalan kral olabiliyor.
Sanal dünya cepte değil artık, ruhun içine kazındı.
Yediğimiz, içtiğimiz, sevdiğimiz, dost bildiğimiz, güvendiğimiz her şeyin başı sahtelikle dolu.
Bir fotoğrafın altına yazılan “iyi ki”nin bile içi boş.
Çünkü samimiyet, artık gerçek olmaktan çok, gösterilmekle ilgili.
---
“Neden boyle karamsarsın?” diye soranlar olabilir.
Ben karamsar değilim.
Ben sadece, bir cinayetin tanığıyım.
Katili tanıyorum: Yalan.
Kurbanı da: Gerçek.
Ve ben bu satırlarla bir tutanak tutuyorum.
Belki bir kişi okur da, üzerindeki yalanın ceketiyle yüzleşir.
Çünkü biz bu düzeni dışarıdan gelen bir zorlamayla kabul etmedik.
Kendi ellerimizle yaptık.
Hep birlikte büyüttük, yücelttik, alkışladık…
Sanal gerçeğin yeni adı olan yalanı, biz baş tacı ettik.
Yanıp kül olan sadece ormanlar değil...
Dostlukların yangını var,
Sevgilerin yangını,
Dürüstlüğün,
Geleceğin,
İnsanligin,
Hatta inancın da yangını var bu çağda.
Ve fark edene kadar,
Ne çok yangın çıktı kim bilir…
Ama en kötüsü şu:
Biz yaktık, biz yandık.