Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
14°
Ara

Yavru Vatan'nın enerji hazinesi

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Yavru Vatan'nın enerji hazinesi

Geçtiğimiz günlerde "Yavru Vatan" Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne (KKTC) gerçekleştirdiğim ziyaret, sadece Akdeniz'in eşsiz huzuru ve sıcaklığını ruhumda bırakmakla kalmadı. Adanın dört bir yanında, geleceğe dair pırıltılar saçan, çoğu zaman göz ardı edilen dev bir potansiyelle karşılaştım: tarımsal ve hayvansal zenginliğin enerjiye dönüşümü!


 

KKTC, verimli topraklarıyla binlerce yıldır tarıma ev sahipliği yapmış, narenciye bahçeleri, zeytinlikler ve geniş ekili alanlarla bezeli bir diyar. Hayvancılık da ekonominin önemli bir parçası. Küçükbaş ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliği, kırsal bölgelerde canlı bir faaliyet olarak sürüyor. İşte bu zenginlik, bize sadece gıda sağlamakla kalmıyor; aynı zamanda, doğru bir bakış açısıyla, adanın enerji bağımsızlığı yolunda önemli bir rol oynayabilecek dev bir enerji havuzu sunuyor.


 

Peki bu nasıl mümkün? Cevap, biyokütle ve biyogaz teknolojilerinde gizli. Tarımsal faaliyetler sonucunda ortaya çıkan narenciye kabukları, zeytin posaları, anızlar ve diğer bitkisel atıklar genellikle ya yakılıyor ya da araziye terk ediliyor. Oysa bu maddeler, biyokütle enerjisi üretimi için son derece değerli hammaddeler. Bu atıkların uygun tesislerde yakılmasıyla elde edilen ısı, elektrik üretiminde kullanılabiliyor. Bu sayede hem atıkların çevreye zarar vermesi önleniyor hem de enerji ithalatı azaltılarak dışa bağımlılık düşürülüyor.

Hayvansal üretim tarafında ise potansiyel çok daha belirgin. Hayvan gübresi çoğu zaman kötü kokularla ve çevresel kirlilikle anılsa da, aslında biyogaz üretiminde altın değerinde bir kaynak. Anaerobik fermantasyon yöntemiyle, yani oksijensiz ortamda çürütülen bu atıklardan metan gazı açısından zengin biyogaz üretilebiliyor. Üretilen biyogaz, elektrik jeneratörlerinde enerji üretimi için kullanılabildiği gibi, konut ve seralarda ısıtma amaçlı da değerlendirilebiliyor. Üstelik bu sürecin sonunda geriye kalan fermente atık, kokusuz ve besin değeri yüksek bir gübreye dönüşerek tekrar toprağa kazandırılabiliyor. Böylece enerji üretimi ve tarımsal verimlilik aynı sistemde buluşuyor; döngüsel ekonomi hayat buluyor.

Bu dönüşümün KKTC’ye sağlayacağı kazanımlar sadece teknik değil, stratejik düzeyde de çok önemli:

Enerji güvenliği açısından, ülkenin kendi yerel kaynaklarıyla enerji üretmesi, küresel enerji krizlerine ve ithalata karşı kırılganlığını azaltacaktır. Günümüzde KKTC’nin elektrik üretiminin neredeyse tamamı ithal fuel-oil'e dayalıdır. 2022 verilerine göre, adada yıllık elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 98’i fosil yakıtlarla sağlanmakta. Bu bağımlılığın azaltılması, hem çevre hem de ekonomi için büyük bir adım olacaktır.

Çevresel sürdürülebilirlik noktasında ise, tarım ve hayvancılık atıklarının ekonomiye kazandırılması, sera gazı salımlarını önemli ölçüde düşürecektir. Örneğin 1 ton hayvan gübresinden elde edilen biyogaz, yaklaşık 400 m³ doğalgaza eşdeğer enerji sağlar ve 1.2 ton karbondioksit salımının önüne geçer. Bu veriler bile, küçük ölçekli üretimin bile çevresel etkisinin ne kadar büyük olabileceğini gösteriyor.

Ekonomik kalkınma açısından, bu tür tesisler yeni istihdam alanları yaratırken, çiftçilere ve üreticilere ek gelir kapısı sunar. Avrupa'da biyogaz tesislerinde çalışan her 1 MW kurulu güç için ortalama 10-12 kişilik istihdam oluşmaktadır. Ayrıca, tarım atıklarının satışından elde edilecek gelir, kırsal kalkınmanın temel taşlarından biri olabilir.

Enerji üretiminin kırsal bölgelere yayılması, tarım ve hayvancılıkla uğraşan kesimin ekonomik refahını doğrudan artırabilir. Bu, hem yerinden kalkınmayı destekler hem de büyük şehir merkezlerine göçün önüne geçer.

Bu vizyonun hayata geçirilmesi için elbette belirli ön koşullar gerekiyor: altyapı yatırımları, teknik bilgi birikimi, kamu-özel sektör işbirliği ve halkın bilinçlendirilmesi. Ancak Türkiye'nin bu alandaki deneyimi ve desteğiyle KKTC’nin bu yolda ilerlemesi hiç de uzak bir hedef değil.

Özetle, KKTC’nin bereketli toprakları ve çiftlikleri gelecekte sadece sofralarımızı değil, evlerimizi de aydınlatabilir. Gıda üreten bir ekonomi olmanın ötesine geçip enerji üreten bir modele dönüşmek, “Yavru Vatan”ın stratejik konumunu çok daha güçlü hale getirebilir.

Peki sizce bu potansiyelin tam anlamıyla hayata geçmesi için atılması gereken en kritik adım hangisi?

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *