
Güle güle Sırrı Süreyya Önder

Bir devrimci geçti bu dünyadan; adı Sırrı Süreyya Önder. Yalnızca bir politikacı değil, bir sosyalist, edebiyatçı, bir yönetmen, bir insanlık anlatıcısıydı. Hayatını hakikate adayan. Zorbalığın, işkencenin, sürgünün, yasakların gölgesinde bile boyun eğmedi; ne kalemi eğildi, ne dili kirlendi.
Cezaevlerinde gençliğini bıraktı ama umudunu hiç bırakmadı. Her satırında, her repliğinde, her sözünde, yüreğiyle halkın yüreğine dokundu. O, sarayın değil sokağın sesiydi; kürsülerin değil halk dilini konuştu. Adalet dedi, barış dedi, kardeşlik dedi. Bir elinde edebiyat, bir elinde direniş vardı. Bir ayağı parlamentoda, digeri cezaevinde! Ne yanan çelişki degilmi? Çünkü onun bildiği tek şey vardı: İnsan insana emanettir. O emaneti bir mücevher gibi göğsünde sakladı.
Sırrı Süreyya, farklı inançları, kültürleri, kimlikleri yalnızca tanımadı; onlara hakkını teslim etti. Ötekileştirilen her halka, her insana yoldaş oldu. O, bu ülkenin vicdanıydı. Bu yüzden sevilmedi devlet tarafından ama milyonlar sevdi onu. Çünkü o hakikatin yanındaydı, çünkü o baş eğmeyendi.
O artık aramızda olmayabilir, ama söyledikleri, yazdıkları, yönettiği filmler, kurduğu cümleler, susturulmak istenen halklar için verdiği mücadele; hepsi yaşamaya devam ediyor. O, ölümsüzlüğü seçti. Yaşayan herkesin içinde bir parça “Sırrı” kaldı.
Ey devrimin onurlu yolcusu,
Senin bıraktığın yerden barışı, eşitliği, kardeşliği büyüteceğiz.
Senin gibi dik, senin gibi sevgiyle, senin gibi kahkahalarla direneceğiz.
Ardında milyonlar bıraktın, bir halkın belleğine kazındın.
İyi ki geçtin bu dünyadan.
Işığın sönmeyecek. Gözün arkada kalmasın emanetini taşıyacak çook Sırrılar var geride..