
Yoksulluk kader değil yaşam biçimi

Önceki gün Dünya Yoksulluk Günü idi. Maalesef 23 yıllık AKP iktidarı döneminde Türkiye’de yoksulluğun kader olmadığı ortaya çıktı. Bugünkü iktidarın tercihi yoksulluğu örgütleyerek aç insanları kendilerine oy vermeye mahkum etme planıdır. Türkiye'de artık ekonomik kriz ağır bir insan hakları krizine dönüştü. Ülkemizde şu anda 17 milyon 821 bin kişi yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Çocuklar aç, yaşlılar güvencesiz, kadınlar yoksulluğun en ağır yükünü taşıyor. Faize 1,4 trilyon lira ayrılırken, yoksullukla mücadeleye sadece 275 milyar lira ayrıldı. Bu bir kriz değil, sistematik bir yoksullaştırma düzenidir. Bugün yaşadığımız ortamda acı gerçektir ki iktidar yoksullukla mücadele etmeyip yoksulluğu yönetme çabasındadır. Çeşitli yandaş vakıflarla kaymakamlıklar eliyle vs. Yoksulluk yönetilmekte,yurttaşlar sistematik biçimde sosyal haklarından mahrum bırakılmaktadır.
Dünyada yoıksulluk
Peki dünyada durum nedir dersek: Günümüzde yaklaşık 700 milyon insan (küresel nüfusun yüzde 8,5'i) aşırı yoksulluk içinde yaşıyor; günlük geliri 2,15 dolardan az. Düşük büyüme, COVID-19 kaynaklı aksaklıklar ve artan kırılganlık nedeniyle ilerleme durmuş durumda. Düşük gelirli ülkelerdeki yoksulluk oranları, pandemi öncesine göre daha yüksek. Dünya nüfusunun yüzde 44'ünü oluşturan yaklaşık 3,5 milyar insan, üst orta gelirli ülkeler için daha geçerli olan bir standarda (günde 6,85 dolar) göre yoksul kalmaya devam ediyor ve bu standardın altında gelirle yaşayan insanların sayısı, nüfus artışı nedeniyle 1990'lardan bu yana neredeyse hiç değişmedi. 2024 itibarıyla Sahra Altı Afrika, dünya nüfusunun yüzde16'sını, ancak aşırı yoksulluk içinde yaşayan insanların yüzde 67'sini oluşturuyordu. Dünya aşırı yoksulluk içindeki nüfusunun üçte ikisi Sahra Altı Afrika'da yaşıyor ve tüm kırılgan ve çatışmalardan etkilenen ülkeler de dahil edildiğinde bu oran dörtte üçe çıkıyor. Dünya aşırı yoksulluk içindeki nüfusunun yaklaşık yüzde 72'si Uluslararası Kalkınma Birliği'nden (IDA) yardım almaya hak kazanan ülkelerde yaşıyor.
Bir yanda yoksulluk tüm dehşetiyle hepimizi derinden sarsarken diğer yanda ise ekonomik kriz şimdi de tekstil sektörüne onarılmaz ağır bir darbe indirdi. Geçtiğimiz günlerde Artaş Holding'in "Perakendede 30 yıl" etkililiğine tekstil sektörünün önde gelen isimleri katıldı. Etkinlikte konuşan Kiğılı Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Kiğılı, “Bizi büyük bir felaket bekliyor, 6 ay sonra ürün bulamayacağız. Devlet, hazır giyim ve tekstili gözden çıkardı” derken, Artaş Holding YK Başkanı Çetinsaya, “Bundan sonra AVM yatırımı zor” dedi. Son dönemde yaşanan konkordato, iflaslar, üretimin yurtdışına taşınması ve ekonomide yaşanan durgunluk, perakende sektöründe endişeye yol açtı. Artaş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Çetinsaya da perakende sektöründe inişin devam ettiğini belirterek, artık AVM yatırımı planlamadıklarını söyledi.
Şimdi olayın bu bir boyutudur. Diğer boyutunda ise insan vardır. Yani iktidarın bence bile isteye yoksullaştırdığı beyaz yakalısı,m mavi yakalısı, yeşil yakalısı ve milyonlar çalışan açlık ve sefalet içinde gününü geçirmektedir.Türkiye'de yoksul sayısı 17.821.000’e dayandı. Yoksulluk artık bir kader değil, iktidarın yarattığı bir düzenin sonucu olarak kuşaktan kuşağa aktarılan bir miras, yaşam biçimi hailine geldi. Bakın şu anda elde yoksulluk ağı tarafından elde edilen verilere göre Türkiye’de 15 yaşından küçük 4 milyon 434 bin çocuk günde bir öğün yemek yiyemiyor. 1 milyon 800 bin çocuk yeni bir kıyafet alamıyor. Üstelik bu çocukların giyecek iki çift düzgün ayakkabısı da bulunmuyor.
Öte taraftan 65 yaş üstü 9 milyon 212 bin yurttaşımızın 2 milyon 123 bini yoksul. Yani her 4 yaşlıdan 1’i geçinemiyor. Barınamıyor. Isınamıyor. Karnını doyuramıyor. 13 milyon 486 bin kadın yoksulluğun pençesinde yaşam mücadelesi veriyor. Bu veri, yoksulluğun ekonomik bir mesele olmanın yanı sıra, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren yapısal bir sorun olduğunu da açıkça ortaya koyuyor. Kadınların yoksulluğa mahkûm edilmesi, aynı zamanda eşitlik, özgürlük ve onurlu yaşam haklarının gasp edilmesidir.
Yoksullukla mücadele, devletin temel sorumluluğudur. Bu sorumluluk, hukuki ve etik bir yükümlülüktür. AKP iktidarının yoksulluğu ortadan kaldırmaya yönelik bütünlüklü bir politika geliştirme iradesi bulunmamaktadır.