Akdeniz Edebiyat Günleri

Bodrum’da 4.cüsü düzenlenen Uluslararası Akdeniz Edebiyat Günlerinin bu yılki teması Edebiyat ve Sinema oldu.
Yazın ve görselin büyülü birlikteliği ve oluşturduğu kültür iklimi üzerine en yetkin sanatçıları dinleme olanağı bulduk.
Livaneli Vakfı ve Bodrum Belediyesi iş birliği, Muğla Büyükşehir Belediyesi desteğiyle gerçekleştirilen ve 2 gün süren etkinliğin yakın zamanda yitirdiğimiz bir Bodrum sevdalısı sanatçı Filiz Akın anısına düzenlenmesi ayrıca anlamlıydı.
Onur konuğu olarak katılan sinemanın sultanı Türkan Şoray her zamanki mütevazi tavırları, hiç yitirmediği heyecanı ve samimiyetiyle bir kez daha katılımcıların hayranlığını kazandı.
Müjdat Gezen bilge kişiliği ve omurgalı duruşuyla etkinliğe renk ve değer kattı.
Etkinliğe katılan sanatçılar; Ahmet Mümtaz Taylan, Barış Atay, Kaan Çakır, Tilbe Saran edebiyat ve sinema üzerine yaptıkları konuşmalar, Prof.Dr. Onur Bilge Kula felsefi derinlikli, akademik değerlendirmeleriyle katılımcılara ufuk açtılar.
Usta sanatçı Zülfü Livaneli her zamanki entelektüel birikimi, hümanist yaklaşımıyla edebiyat-sinema ilişkisini en anlaşılır biçimde harmanladığı gibi Türkan Şoray’la yaptığı sohbetin tadı damağımızda kaldı!
İlk gün Pınar Seli’nin şarkıları ve ardından Muğla Büyükşehir Senfoni Orkestrasının müthiş performansıyla konuklar unutamayacakları bir gün yaşadılar.
İkinci gün Türkan Şoray’ın yönettiği ve oynadığı Yılanı Öldürseler filmi bizi yıllar öncesine, Yaşar Kemal’li yıllara götürdü.
Yunanlı sanatçıların varlığı iki yakanın dostluğu ve barış özleminin en somut göstergesiydi.
Sonuç olarak Bodrum’lu sanatseverler keyif dolu iki gün yaşadılar.
Livaneli Vakfı yöneticisi Şule Bucak’ın titizliği, Tamer Mandalinci ve Ahmet Aras’ın özel ilgi ve desteği, katkıda bulunan tüm görevlilerin emeği, bu etkinliklere mekanlarını açarak destek veren İnspera ve Ramada Hotel özel bir teşekkürü hak ettiler.
Kapanış yemeğine ev sahipliği yapan Aktur yönetimi de bölgemiz kültür-sanat hayatına katkı vermeyi sürdürdüklerini bir kez daha gösterdiler.
Bu uzun girizgahtan sonra bu konudaki kişisel görüşlerimi de paylaşmak isterim.
Hiçbir bahane kültür, sanat çalışmalarına engel değildir.
İstenirse çok güzel ve anlamlı işlerin yapılabileceğinin en somut, en görünür örneğidir Akdeniz Edebiyat Günleri.
Tek eksiğimiz bu tür çalışmaların kalıcı ve sürekliliği konusundaki kararlılığımız.
Bu tür sanatsal çalışmaları bir seçim çalışması ya da seçmeni memnun etme niyetinden öte Bodrum’un uzun zamandır sürdürdüğü kimlik arayışının önemli bir parçası olarak görmek gerekiyor.
İktidarın muhalif belediyeleri iş yapamaz hale getirmek, güçsüz göstermek için yaptığı tüm baskı ve engellemeler yüzünden yerel yönetimlerin zorlandığını elbette biliyoruz.
Ancak kent halkını arkasına alan, kollektif yönetimden yana, sosyal belediyecilik yapmak isteyen yöneticilerin bu güçlükleri göze alarak göreve geldiklerini unutmaması gerekiyor.
Her zaman olduğu gibi bu etkinlikte de gençlerin ilgisi yeterli değildi.
İki gün boyunca salonları dolduran 60 yaş üstü katılımcıların arasında örneğin Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerinin bulunmasını çok isterdim.
Geleceğin ressamı, heykeltraşı, grafikeri, tiyatrocusu, seramikçisi olmasını beklediğimiz gençlerin eğlence merkezlerinde günü birlik işlerde ucuz işgücü olarak kullanılmasına gönlüm razı gelmiyor.
Kent Konseyi, Ticaret Odası, Besiad gibi kuruluşların yerel yönetimlerle iş birliği yaparak gençlerin kültür-sanat ortamına çekilmesi, iş olanakları yaratılması, ev kirasını ödeyebilmek için bir restoranda bulaşık yıkamak, komilik yapmak zorunda kalmaması için projeler geliştirilmesi en az Akdeniz Edebiyat Günleri kadar önemli ve değerlidir.
Bodrum insan potansiyeli olarak çok zengin bir yer.
Üstelik de sanata, edebiyata, sinemaya çok duyarlı yurttaşların bu konunun üstesinden gelebileceklerine inanıyorum.
Kamu ve yerel yönetimin öncülük yapması, bu konuda yapılacak girişimleri kolaylaştıracak tedbirleri alması ve irade göstermesi gerekir.
Yıllardır ısrarla takip ettiğimiz yurt sorununda en nihayet olumlu adımların atıldığı duyuyoruz.
Akdeniz Edebiyat Günleri bize bir kez daha göstermiştir ki;
Bodrum bir turizm kenti olmanın ötesinde bir “sanat şehri” olmayı hak ediyor.
Herodot’dan başlayarak, Cevat Şakirler, Zeki Müren’lerden Neyzen’e uzanan çok zengin kültür mirasını korumak, yaşatmak ve gelecek kuşaklara aktarmak zorundayız.
İçinde yaşadığımız ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar yüzünden hayli yıpranan ruhlarımızın edebiyatla, sinemayla, sanatla yeniden restore edilmesine ihtiyaç var.
Bodrum; gazetecileri tehdit edilen, 1 Mayıs’a katılanların soruşturulduğu, kadına şiddet ve çocuk istismarlarıyla, uyuşturucu ve asayiş haberleriyle anılan bir kent olmayı hak etmiyor.
Bir sanat kenti Bodrum’da barış ve huzur içinde bir arada yaşamak umut ve dileğiyle.