
Başarıyı sınırlandıran sınav LGS

Her yıl milyonlarca sekizinci sınıf öğrencisi, eğitim yolculuğunun ilk büyük kavşağı olan LGS (Liselere Geçiş Sistemi) sınavına geçen hafta girdi. Ailelerin, öğretmenlerin ve özellikle çocukların hayatında derin izler bırakan bu sınav, sadece bilgi düzeyini değil; sabrı, dayanıklılığı ve psikolojik sağlamlığı da ölçüyor. Peki, LGS sadece bir yerleştirme sınavı mı, yoksa daha fazlası mı?
LGS’nin amacı, öğrencilerin nitelikli liselere yerleşmesini sağlamak. Ancak pratikte, bu sınav çoğu zaman öğrenciler için bir “başarı” ya da “başarısızlık” etiketi haline geliyor. Oysa 14 yaşındaki bir çocuğun birkaç saatlik bir sınavla akademik geleceğinin şekillenmesi ne kadar adil?
*
Son yıllarda eğitimciler ve psikologlar, LGS’nin çocuklar üzerindeki etkilerine dikkat çekiyor. Sınav kaygısı, özgüven kaybı, sosyal izolasyon gibi sorunlar giderek yaygınlaşıyor. Çünkü bu sınav, çocukları sadece bilgiye değil, rekabete de zorluyor. “Kazananlar” ve “diğerleri” şeklinde yapılan ayrım, öğrenciler arasında telafisi zor bir uçurum oluşturuyor.
*
Öte yandan, bu sınav sisteminin savunucuları da var. Onlara göre LGS, objektif ve ölçülebilir bir sistem. Ancak unutmamak gerekir ki her öğrenci aynı şartlarda sınava hazırlanamıyor. Kimi özel ders alabiliyor, kimi okuldan başka bir destek görmeden çabalıyor. Bu da eşitlikten çok, fırsat adaletsizliğini ortaya koyuyor.
LGS elbette ki bir sistemin parçası. Ancak bu sistemin merkezine çocuğun gelişimini, ilgisini ve yeteneklerini koymak zorundayız. Ezberci değil, düşünen bireyler yetiştirmek istiyorsak sınav odaklı değil, öğrenci odaklı bir eğitim anlayışını benimsemeliyiz.
*
Veliler olarak bizlere düşen görev ise çocuklarımızı sadece sınavlara değil, hayata hazırlamak. LGS bir sonuç değil, bir basamaktır. Kazanmak ya da kaybetmekten öte, bu süreci nasıl yaşadıkları, neler öğrendikleri ve hangi değerlere sahip çıktıkları önemlidir.