Kısa bir mola: Yaşam ve ölüm

Yaşıyoruz, farkındayız. Yaşıyoruz ama farkında değiliz. Aslında aklımız gayet yerinde. E o zaman farkında olmamız gerekmez mi?
Farkındalık… Farkındalık… Farkındalık…
Hepimizin ağzına pelesenk olmuş ve günlük yaşamımızda sıkça kullandığımız bu farkındalık nedir?
-İçimizde, bedenimizde, zihnimizde ve etrafımızda olan biten her şeye dikkat verdiğimizde farkında oluruz. Farkındaysak, zamanının hakimi olmuş oluruz. Çünkü zihnimiz geçmiş ve gelecek ile meşgul değildir. Sadece içinde bulunduğumuz anı yaşarız. Yani farkında oluruz.
Peki…
Yaşamanın ve ölümün ne kadar farkındayız? Eğer farkındaysak, yaşamımızı güzelleştirmek ve zamanımızı etkin bir biçimde kullanabilmemiz gerekir. Bazen bu durumun farkında olmak kişiyi kaygılandırabilir. Acaba ben yaşamımı anlamlı yaşıyor muyum? Ama her insan için bu durum böyle değildir. Anlamlı bir yaşamı inşa edemeyen bu durumdan dolayı içten içe yakınır. Kendisini suçlar. Yaşamı anlamlı hale getirmek için hiçbir çaba göstermez. Çünkü kendi benliğine yabancılaşmış ve kendinin farkında değildir. İçin için suçluluk duygusu hisseder.
Bazıları da kendinin o kadar farkındadır ki, bireyleşme konusunda çok ileri gitmiş ve toplum normlarının dışına çıkmıştır. Bu seferde toplumdan kopmuş olmalarının korkularını ve suçluluk duygularını yaşamaya başlarlar.
Peki çocuklar? Çocuklar belli bir yaşa kadar ölümü algılayamaz. Ergenlik-gençlik döneminde ise ölüm bilinir fakat henüz genç oldukları için önlerinde uzun bir zamanın olduğu gerçeği bu durumun kaygısını yaşamalarına sebep olmaz. Peki, ne zaman ölümün farkına varır insan? Sanırım asıl ölümün farkına varma yaşı, orta yaşlardır. Yaşamı ve zamanı sürdürme becerisi gelişmemiş kişiler, bir anda her şey olsun bitsin isterler. Engin Geçtan ‘’İnsan Olmak’’ kitabında bu durumu ölümle karşılamakta. Yaşamı anlamlı hale getirmeyen ve bunun için çabalamayan insanlarda aslında ölüm korkusunun var olduğunu dile getiriyor Engin Geçtan.
Ölüm korkusu demişken, yok olma korkusuyla baş edebilmek için bazı yollar geliştiririz. Mesela, mutlak bir son olan ölüm gerçeğini mümkün olduğunca unuturuz, bastırırız ve yüzleşmek istemeyiz. Ama bu gerçek oldukça inatçı değil mi? Yaşamın farklı noktalarında kendini bize sık sık hatırlatıyor. İnsan, bu gerçekliğin yarattığı gerilimi kendi yararına çevirebilir mi? Ölüm gerçekliği ile yüzleşerek ve bunu kabullenerek, hayatını daha anlamlı ve yaşanabilir hale getirebilir mi? Bence evet. Peki sizce?