İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından yürütülen ve TÜBİTAK tarafından desteklenen "Türkiye’de NEET (Ne Eğitimde Ne İstihdamda Ne Yetiştirmede) Gençler: Profil ve İyi Olma Hali Araştırması" projesinin sonuçları kamuoyuyla paylaşıldı. Araştırma, Türkiye genelinde 29 ilde, 18-29 yaş aralığındaki 2 bin 403 gençle hanelerde yüz yüze görüşülerek gerçekleştirildi. Gençlerin “iyi olma hali”, maddi durum, eğitim, sağlık, psikososyal durum, siyasal ve sivil katılım gibi çok boyutlu başlıklar altında incelendi.
Kadın da erkek de mutsuz
Araştırmaya katılan 18-29 yaş arası gençlerin yüzde 46’sı bir işte çalışırken yüzde 54’ü çalışmıyor. Bu grubun yaklaşık üçte biri ise ne istihdamda ne eğitimde ne de herhangi bir mesleki eğitim sürecinde. Araştırma, toplumsal cinsiyet farkının genç istihdamındaki en güçlü belirleyicilerden biri olduğunu ortaya koydu. Erkeklerin yüzde 63’ü istihdamdayken, bu oran kadınlarda yalnızca yüzde 28. Kadınların NEET olma olasılığı, erkeklerin 2,5 katı. Çalışmayan kadınların yüzde 29,2’si, ev içi bakım ve aile sorumlulukları nedeniyle işgücüne katılamadığını belirtirken, aynı gerekçeyi öne süren erkeklerin oranı yalnızca yüzde 1. Bu fark, Türkiye’de genç kadınların ekonomik hayattan dışlanmasının hâlâ yapısal bir sorun olduğunu bir kez daha gösteriyor. Kadınların büyük kısmı eğitimini tamamladıktan sonra da “ev içi bakım emeği” nedeniyle üretim süreçlerinden kopuyor.

Torpilsiz iş bulmak zor
Katılımcıların yüzde 45,6’sı işe bir tanıdık, akraba veya arkadaş aracılığıyla girdiğini belirtiyor. Resmî kurumlar veya dijital platformlar üzerinden iş bulanların oranı ise yalnızca yüzde 8,9. Çalışan gençlerin büyük kısmı mikro ve küçük ölçekli işletmelerde istihdam ediliyor. Gençlerin yüzde 85’i, 50 kişiden az çalışanı olan yerlerde çalışıyor. En çok istihdam edilen alanlar mağazalar, kafe-restoran zincirleri ve satış noktaları. Yüzde 58’i günde 9 saatten fazla, yüzde 66,8’i haftada 6 gün, yüzde 8,3’ü ise haftanın yedi günü çalışıyor. Haftada 5 gün çalışanların oranı yalnızca yüzde 18.
Gençlerin çoğu borçlu
Gençlerin ekonomik tabloya dair değerlendirmeleri, yoksulluk ve borç sarmalını gözler önüne seriyor. Yüzde 65’i ayda 27 bin TL’nin altında, yüzde 35’i ise 9 bin TL’nin altında gelir elde ediyor. Katılımcıların yüzde 42,3’ü gelirinin yetersiz kaldığını, yüzde 44,6’sı ise ancak temel ihtiyaçlarını karşılayabildiğini söylüyor. Gençlerin yalnızca yüzde 28,3’ünün hiç borcu yok. Çalışanlar arasında yüzde 40,5’i kredi kartı, yüzde 25,3’ü taksitli alışveriş, yüzde 18,7’si ihtiyaç kredisi borcu taşıyor. Her on gençten altısı mevcut maddi durumundan memnun değilken, “çok memnunum” diyenlerin oranı yalnızca yüzde 6,3. Kredi kartı, tüketici kredisi ve taksitli alışveriş, gençlerin ay sonunu getirmek için kullandığı araçlar haline gelmiş durumda.

Gençler gitmek istiyor
Araştırma, eğitimle istihdam arasındaki bağın zayıfladığını da ortaya koydu. Katılımcıların sadece yüzde 38,7’si aldığı eğitimin kendisini hayata hazırladığını düşünüyor. “Bu eğitimle iyi bir iş bulabilirim” diyenlerin oranı yüzde 36,2, bu ifadeye kesinlikle katılmayanların oranı ise yüzde 36,4. Eğitimdeki bu güvensizlik, gençlerin geleceğe dair planlarını da şekillendiriyor. Katılımcıların yüzde 67,8’i daha iyi iş olanakları için yurt dışına gitmek istiyor. Bu isteğin ardında yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve siyasal nedenler de var. Gençlerin yüzde 22,5’i daha fazla kişisel özgürlük, yüzde 6’sı düşünce özgürlüğü eksikliği nedeniyle göç arzusunda olduğunu söylüyor. Ancak bu isteğin büyük bölümü henüz somut bir plana dönüşmüş değil. Gençlerin sadece yüzde 8’i “kesinlikle gitmeyi planladığını” belirtirken, yüzde 56,4’ü bunun olası olmadığını ifade ediyor.
Yorgunluk ve tükenmişlik olabilir
Gençlerin sağlık ve psikolojik iyi olma hali de alarm veriyor. Katılımcıların üçte biri, sık sık yorgunluk, stres, mutsuzluk veya uykusuzluk yaşadığını söylüyor. Yüzde 36,6 kendini sürekli yorgun, yüzde 33,5 uykusuz, yüzde 29,2 mutsuz hissediyor. “Sorunlarımla baş edemiyorum” diyenlerin oranı yüzde 26,6. Raporda, NEET gençlerin bu ruh halini “beklemede olmanın tükenmişliği” olarak tanımlıyor. Uzayan iş arama süreçleri, sınav baskısı, deneyim eksikliği ve bakım yükü, gençleri hem ekonomik hem de psikolojik olarak yıpratıyor.
Bireysel eylem biçimlerini seçiyorlar
Gençlerin siyasete katılım biçimleri de raporda detaylı biçimde incelendi. Yüzde 79,9’u oy kullanarak siyasete katıldığını belirtirken, bir siyasi partiye üye olanların oranı yalnızca yüzde 6,8. STK üyeliği yüzde 9,3, düzenli gönüllülük oranı yüzde 11,4. Gençler, kurumsal yapılara katılmak yerine bireysel eylem biçimlerini tercih ediyor. Yüzde 28–29’u, boykot veya çevrimiçi protesto gibi bireysel tepkilerle siyasal katılım gösteriyor. Rapor, gençlerin kendilerine güvenlerinin yüksek olmasına rağmen sisteme duydukları güvenin zayıf olduğunu ortaya koyuyor.
Gençlerin güven duygusu azaldı
Araştırmanın sonuçlarını değerlendiren Proje Yürütücüsü Prof. Dr. Emre Erdoğan, “Araştırmanın en çarpıcı bulgularından biri gençler arasındaki yaygın 'anomi', yani toplumsal kuralsızlık, güvensizlik ve adalet algısındaki çöküş oldu. Kurumlara güvensizlik var ve liyakat algısının çökmüş olduğunu görüyoruz. Bu toplumsal yönsüzlük hissi, en yüksek olarak öğrenciler ve ‘beklemede’ olan gençler arasında ölçüldü. Bu adaletsizlik algısı, gençler arasında yaygın bir 'hınç' duygusunu da besliyor. Gençler, dünyayı bireysel çabanın karşılığını vermediği adaletsiz bir düzen olarak görüyor. ‘Toplumsal hınç' olarak adlandırılan bu sistemsel adaletsizlik algısı, en keskin biçimde işsiz gençler arasında gözleniyor.” dedi. Gençlerin genel iyi olma halinin alarm verdiğini belirten Prof. Dr. Erdoğan, “Yaşam memnuniyeti ve gelecek umudu son derece düşük seviyelerde seyrediyor. Toplumsal adalet algısındaki çöküş ve sistemsel eşitsizliklere duyulan ‘hınç’ yaşam memnuniyetini en güçlü düşüren faktörler olarak öne çıkıyor. Bulgular, gençler için ‘adil bir toplum algısının" ekonomik güvenceden bile daha kritik hale geldiğini gösteriyor.’ diye konuştu.
Gençlerde aidiyet duygusu kalmadı
Araştırma ekibi, saha bulgularından hareketle bir dizi politika önerisi de geliştirdi. Gençlere yalnızca gelir desteği değil, ulaşım ve barınma desteği, sınav ücretlerinin kaldırılması gibi doğrudan yaşam maliyetlerini azaltacak uygulamalar önerildi. Eğitim sisteminin bilgi aktarımıyla sınırlı kalmaması, beceri, yönelim ve deneyim kazandıracak biçimde yeniden tasarlanması gerektiği vurgulandı. Bakım yükünün yalnızca ailelerin ve özellikle kadınların omzunda kalmaması için devletin ve yerel yönetimlerin sorumluluk üstlenmesi, okullardaki rehberlik hizmetlerinin daha güçlü ve erişilebilir hale getirilmesi de öneriler arasında yer aldı. Gençlerin aidiyet duygusunu güçlendirmek amacıyla, ücretsiz sosyalleşme alanlarının ve kültürel etkinliklerin artırılması gerektiği belirtildi.
Türkiye genç nüfusu kaybediyor!
Fransız Le Monde gazetesi de “Türkiye gençliğin tamamını kaybetme riskiyle karşı karşıya” başlıklı bir haber yayımladı. Birçok rapora dayanan haberde 18-24 yaş grubunda yer alan gençlerin üçte birinin ne okulda ne işte yer aldığı vurgulandı. Haberde ayrıca Türkiye’de neredeyse 1 milyon çocuk işçi bulunduğu kaydedildi. Haberde yer verilen bazı istatistikler şöyle:
-18-24 yaş grubundakilerin yüzde 32’si ne çalışıyor ne okuyor. (Bu oran Türkiye’yi Güney Afrika’nın arkasında bırakıyor.)
-Genç kadınların yüzde 42’si kariyer fırsatlarından tamamen dışlanmış durumda.
-Türkiye yeni üniversite mezunlarının istihdam oranında 33 Avrupa ülkesi arasında sonuncu.
-Türkiye’nin üniversite mezunlarının işsizlik oranı genel işsizlik oranının üstünde.
-Eğitim alanındaki kamu harcaması azaldı (Ulusal bütçeden ayrılan pay 2018’deki yüzde 12,9’dan yüzden 10’lara düştü).
-Türkiye öğrenci başına ilk ve orta okulda 3 bin 473 avro, yükseköğretimdeyse 9 bin 324 avro harcıyor (OECD ortalama harcamaları sırasıyla 11 bin 652 avro ve 18 bin 471 avro).
Öğretim üyesi ve görevlilerinin maaşlarında artış olmadı. Deneyimli profesörler yeni işe giren akademisyenlerden sadece yüzde 29 fazla maaş alıyor (Bu fark çoğu OECD ülkesinde yüzde 60).