Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
5°
Ara

Yeni zamanların sahte sözleri: Dijital çağın antropolojisi

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Yeni zamanların sahte sözleri:  Dijital çağın antropolojisi

Dijital çağın aforizmaları hakikatten çok, paylaşanın beklentisini ve kültürel sermayesini temsil eder.” Friedrich Nietzsche

Şaka şaka…! Nietzsche’nin böyle bir sözü yok; olamaz da. Zira bu “aforizma”, daha en başından, Nietzsche ile dijital çağı yan yana getirerek kendini ele veren sahte bir referanstır, yani bilinçli bir anakronizm örneğidir. Yazıya ironik bir başlangıç yapmak için bu sözü ben uydurdum. Eğer dijital ortamlarda paylaşılacaksa, altına benim adımı yazabilirsiniz. Ya da boş verin; kimin adını yazarsanız yazın, sonuçta sözün sahibinin kim olduğundan çok, sözü paylaşanın aktör hâline geldiği bir çağda yaşıyoruz.

Bir sabah uyanıyoruz, telefonlarımız “özlü söz” yağmuruna tutulmuş. Kimisi bir filozofun ağzından çıkmış gibi, kimisi bir liderin sözüymüş gibi, kimisi de hiç var olmamış birinin imzasıyla dolaşımda. İlginç olan şu ki bu sözlerin büyük kısmı gerçekte hiç söylenmemiş.

Mesela altında Bruce Lee imzası olan şu cümle: “Mutlu olmak istiyorsan, geçmişi serbest bırak.” Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi? Yumuşak, ferahlatıcı ve sanki Instagram’da paylaşılsın diye söylemiş rahmetli Lee. Ama küçük bir sorun var, Bruce Lee böyle bir şey söylemedi. Tıpkı yazının başında yer alan benim uydurduğum “aforizma” gibi.

Peki bu önemli mi? Aslında pek değil. Çünkü bu tür sözler, kime ait olduğundan ziyade, kimin işine yaradığıyla alakalı olarak dolaşımda. Modern hayatın sıkışmışlığında “geçmişi bırak” diyen herhangi bir cümle kulağa iyi geliyor. Kim söylemiş, nerede söylemiş, gerçekten söyle(n)miş mi… bunlar teferruat.

Bu “aforizmalar” milyonlarca kez paylaşılıyor, savunuluyor ve hatta zamanla birer kimlik işaretine dönüşüyor. “Ben böyle düşünen biriyim” demenin kısa yolu hâline geliyor.

Ortaya çıkan şey, dijital çağın yeni folkloru. Eskiden masallar, atasözleri ağızdan ağıza yayılırdı. Bugün tek bir cümle, birkaç saat içinde milyonlara ulaşıyor. İçinde umut var, teselli var, bazen öfke, bazen adalet arayışı. Toplum/birey neye açsa, o ihtiyacın sözünü çoğaltıp paylaşıyor. Dolayısıyla sosyal medya adeta bir psikolojik barometre gibi çalışıyor. Hayatımızda eksik olan neyse, dolaşıma giren cümle de onun dışa vurumu oluyor.

Bu yüzden bir sözün doğru olup olmamasından ziyade, neden bu kadar çok paylaşıldığıyla ilgilenmek gerekiyor. Çünkü sözün sahte olması demek onu söyleten ihtiyacın da sahte olduğu anlamına gelmiyor. Tam tersine bu sözler, çoğu zaman gerçek bir boşluğu dolduruyor. Tüm bu sebeplerden insanlar doğruluğundan emin oldukları cümleleri değil, duy(ur)maya ihtiyaç duydukları cümleleri paylaşıyor.

Özetle, günümüzde artık hakikat çoğu zaman metnin/sözün içinde değil; ona atfettiğimiz değerde, ona yüklediğimiz anlamda ve bize kazandırdığını sandığımız entelektüel kimlikte saklı.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *