Avrupa’da yeniden bir hayalet dolaşıyor!
Son yıllarda Avrupa’da ilginç bir hareketlilik dikkat çekiyor: Geleneksel sol partilerin yorulduğu, sosyal demokrasi çizgisinin merkezleştikçe içinin boşaldığı bir dönemde, toplumsal adalet vurgusunu yeniden kurmaya çalışan yeni oluşumlar ortaya çıkıyor. Ekonomik krizin, konut buhranının, derinleşen eşitsizliklerin, göçmen karşıtlığının ve çevre felaketlerinin yarattığı atmosfer; siyasette sadece tepki veren değil, alternatif üreten yeni bir dil arayışını da beraberinde getiriyor.
Bu arayışın içinde, yakın zamanda kurulan bir parti örneği özellikle dikkat çekti: Birleşik Krallık’ın yeni sol partisi ‘Sizin Partiniz (Your Party)’, kuruluş konferansını gerçekleştirdi. Geleneksel solun yorgun diline sıkışmayan, farklı toplumsal hareketleri çözüm odağında buluşturmaya çalışan yeni bir siyasal girişim. Henüz genç, henüz tartışmalı, henüz sınavdan geçmemiş; ama temsil ettiği enerji ilgi çekiyor. Çünkü bu hareket, “temsil” ile “katılım” arasındaki o eski gerilimi yeniden tartışmaya açıyor.
Parçalı mücadelelerden kolektif adalet arayışına
Bugün Avrupa’da işçiler sendikalaşma oranının düşmesinden, gençler güvencesizlikten, göçmenler ırkçılıktan, kadınlar ve LGBTİ+ bireyler sistematik eşitsizliklerden, çevre hareketleri ise sürdürülemez ekonomik modelden yakınıyor. Sorunlar farklı; ama kök aynı: Eşitsizliğin, güvencesizliğin ve dışlanmanın kurumsallaşması.
Yeni kuşak sol hareketlerin ilgi çekmesinin nedeni de burada: Kategorize eden, dosyalayan, sınıflandıran eski siyasal reflekslerin yerine; parçalı mücadelelerin birbiriyle konuşabildiği, ortak bir adalet zemini kurmaya çalışan bir yaklaşım getirmeye çalışıyorlar.
Sosyalizmin yeni yorumuna doğru
Elbette “yeni sol” ya da “yeni sosyalist alternatif” kavramları uzun süredir dillendiriliyor. Fakat bugün ortaya çıkan örneklerde dikkat çeken şey, klasik devlet ağırlıklı sosyalizmden çok; dayanışma ekonomisi, kamusal refah, demokratik katılım ve ekolojik sürdürülebilirlik gibi daha geniş bir çerçevenin öne çıkması.
Bu dönüşüm, sosyalizmi yalnızca üretim araçlarının mülkiyeti tartışmasına sıkıştırmadan; barınma hakkından iklim krizine, göç politikasından iş güvencesine kadar hayatın tüm alanlarına yayıyor. Bir bakıma sosyalizm, ideolojik bir “teori” olmaktan çıkıp yeniden bir “yaşam pratiği” olarak tarif ediliyor.
Eleştiriler ve soru işaretleri
Bu oluşumların geleceğe dair büyük vaatler taşıdığı kesin; fakat zayıf tarafları da az değil.
• Farklı toplumsal grupların taleplerinin bir arada nasıl yönetileceği belirsiz.
• Katılımcı modeller ne kadar sürdürülebilir, zaman gösterecek.
• Merkez solun kaybettiği güveni bir anda devralmak kolay değil.
• Ülkelerin kendi siyasi-ekonomik gerçeklikleri bu hareketlerin önünü açabilir de, tıkayabilir de.
Kısacası, yeni dalga umutları da çekinceleri de birlikte getiriyor.
Türkiye soluna ne söylüyor?
Türkiye’deki tabloyla birebir kıyas yapmak mümkün değil; fakat ders çıkarmak mümkün. Avrupa’daki bu yeni çıkış, sol siyasetin ancak farklı toplumsal kesimlerle gerçek bir ilişki kurarak, onların gündelik sorunlarını siyasal merkeze taşıyarak yeniden anlam kazandığını gösteriyor.
Bizdeki sol tartışmalarının çoğu hâlâ ideolojik semboller ve lider merkezli rekabet ekseninde ilerliyor. Oysa asıl ihtiyaç; işçinin, öğrencinin, kadının, genç işsizin, güvencesiz çalışanın, kiracının, göçmenin, çevre mücadelesi verenlerin gerçek taleplerini bir arada tartışabilen geniş bir demokratik zemine duyulan ihtiyaç.
Değişim bir parti ile değil bir kültürle mümkün
Avrupa’daki yeni alternatiflerin başarısı şimdilik belirsiz; ama işaret ettikleri yön net: Siyaset, yalnızca seçim ittifaklarıyla, liderlerle ya da hazır paket söylemlerle yürümüyor. Toplumun değişen gerçekliğine kulak vermeyen hiçbir politik proje uzun ömürlü olamıyor.
Belki de bu nedenle, yeni sol deneyimlerin kendisinden çok, işaret ettiği siyasal kültür dikkate değer: Daha yatay, daha çoğulcu, daha kapsayıcı, daha hak temelli bir politika anlayışı. Bu anlayış, yalnızca Avrupa’nın değil, dünyanın birçok ülkesinin ihtiyaç duyduğu ortak yönü işaret ediyor.