Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
15°
Ara
yazar
Stratejik İletişim Danışmanı
Tüm Yazıları

Kelebeklerin Direnişi: Mirabal Kardeşler’in ölümle yazdığı özgürlük hikâyesi

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Kelebeklerin Direnişi:  Mirabal Kardeşler’in  ölümle yazdığı özgürlük hikâyesi

Kasım ayının o son gününde, Dominik Cumhuriyeti’nin dağ yollarını sessizlik sarmıştı. Bir otomobil ağır ağır ilerliyor, içinde üç kadın oturuyordu. Yorgundular ama başları dimdikti. Çünkü onlar, korkunun bile eğemediği kadınlardı. Kocalarını hapishanede ziyaret ettikten sonra eve dönüyorlardı. Birkaç saat sonra, o otomobil bir uçurumun kenarında bulunacaktı.
Ve dünya, üç kelebeğin kanat çırpışını sonsuza dek duyacaktı.

Onların adı Patria, Minerva ve María Teresa Mirabal’dı.
Dominik halkı onlara “Las Mariposas” — yani Kelebekler — diyordu.
Korkunun, baskının, susturulmuşluğun ortasında, güzelliğiyle değil cesaretiyle sembol olmuş üç kız kardeş...

Bir diktatörlükte kadın cesareti

1930’da bir asker, Rafael Trujillo, darbeyle ülke yönetimini ele geçirdi.
Kendisini “El Jefe”, yani “Patron” ilan etti.
Ülke onun için bir çiftlikti: Tarlalar, fabrikalar, hatta insanlar bile.
Tuzdan tütüne, pirinçten ete kadar her şeyin üretimi Trujillo ailesinin kontrolüne geçti.
Refahın gölgesinde kan vardı.
Siyasi muhalifler susturuldu, gazeteler kapatıldı, on binlerce insan ya kayboldu ya da öldürüldü.
Trujillo’nun gizli polisleri, işkenceyi ve tecavüzü bir devlet dili haline getirmişti.

Ancak her diktatörlüğün unuttuğu bir gerçek vardı:

Baskının olduğu yerde direniş de vardır.

Mirabal Kardeşler’in uyanışı

Mirabal ailesi, ülkenin kuzeyinde, Salcedo’nun Ojo de Agua kasabasında, mütevazı ama saygın bir yaşam sürüyordu.
Patria inançlı, Minerva sorgulayıcı, María Teresa ise hayalperestti.
Minerva, başkent Santo Domingo’da hukuk okumaya başladığında Trujillo rejiminin karanlığını daha yakından gördü.
Kadın olmanın ötesinde, özgür düşünen bir birey olmanın bile suç sayıldığı bir dönemde, o susmadı.
Kız kardeşleriyle birlikte “Clandestina” adlı gizli direniş hareketine katıldılar.

Kadınların mutfakla, erkeklerin siyasetle anıldığı bir çağda, Mirabal Kardeşler evlerini bir direniş merkezine dönüştürdü.
Eşleriyle birlikte bildiriler bastılar, toplantılar düzenlediler, halka cesaret aşıladılar.
Trujillo onları defalarca tutuklattı, mallarına el koydu ve bir konuşmasında açıkça şöyle dedi:

Bu ülkenin iki büyük sorunu var: Kilise ve Mirabal Kardeşler.”

O cümle, aslında ölüm fermanıydı.

Kelebeklerin son uçuşu

25 Kasım 1960’ta, kocalarını ziyaret ettikten sonra yola çıktılar.
Trujillo’nun gizli polisi tarafından durduruldular.
Arabadan indirildiler.
Önce aşağılandılar, sonra dövüldüler ve sonunda öldürüldüler.
Cesetleri bir uçurumdan atıldı.
Devlet, olayı “trafik kazası” olarak duyurdu.

Ama halk biliyordu.
O gün, ülkede sessiz bir fısıltı dolaşmaya başladı:

Kelebekler artık özgür.”

Bir ölümden doğan özgürlük

Mirabal Kardeşler’in katledilmesi, Trujillo rejimi için bir dönüm noktası oldu.
Halkın öfkesi büyüdü, uluslararası tepki arttı.
ABD, Trujillo’ya desteğini çekti.
Ve altı ay sonra, diktatör Trujillo bir suikast sonucu öldürüldü.

Mirabal Kardeşler’in ölümü, yalnızca bir son değil; bir başlangıçtı.
Dominik Cumhuriyeti 1963’te demokratik bir seçimle yeni hükümetini kurdu.
Mirabal Kardeşler’in cesareti, Latin Amerika’nın kadın hareketleri için bir ilham kaynağına dönüştü.

Kelebekler uçmaya devam ediyor

Yıllar sonra, onların anısına bir müze kuruldu, bir vakıf açıldı.
Şair Pedro Mir, “Kelebeklerin Amini” adlı şiirinde onların hikâyesini ölümsüzleştirdi.
Julia Alvarez, “Kelebekler Zamanı” romanında onların sesini dünyaya duyurdu.
Ve 1981’de Dominik’te toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayı, 25 Kasım’ı Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü ilan etti.
1999’da Birleşmiş Milletler de bu kararı benimsedi.

Bugün 25 Kasım geldiğinde, dünyanın dört bir yanında milyonlarca kadın yürürken, ellerinde kelebekler taşır.
O kelebekler, Patria’nın, Minerva’nın, María Teresa’nın kanatlarıdır.
Sessiz ama sarsıcı bir mesaj taşırlar:

Bizi susturabilirsiniz, ama yok edemezsiniz.”

Dünyanın her yerinde diktatörlükler farklı adlar alabilir;
ama kelebeklerin hikâyesi hep aynı kalır:
Cesaret, adalet ve özgürlük için atılan bir adım, asla küçümsenmeyecek kadar büyüktür.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *