Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
14°
Ara

Demokrasiyi kaybettik hükümsüzdür

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Demokrasiyi kaybettik hükümsüzdür

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğu, yalnızca bir siyasetçinin değil, 16 milyon İstanbullunun iradesinin esareti anlamına geliyor. Bu tablo, Türkiye’nin demokrasiyle arasındaki ince ipliğin koptuğunu gösteriyor. Çünkü bir ülkede seçilmiş bir belediye başkanı yargı eliyle devre dışı bırakılıyorsa, orada artık seçimler sadece bir formaliteye dönüşmüştür.

İradesi gasp edilen bir şehir

İmamoğlu’nu hapsetmek, aslında İstanbul’u susturmak anlamına gelir. Halkın oyuyla seçilen bir belediye başkanına kelepçe vurmak, milletin iradesine kelepçe vurmaktır. Bu durum, sadece Türkiye içinde değil, dünya genelinde de ülkemizin itibarını zedeleyen bir skandaldır. Avrupa basını “Türkiye’de hukuk değil, siyaset karar veriyor” manşetleriyle çıkar oldu. Oysa bizim milletimiz böyle bir Türkiye’ye layık değil.

Bir ülke, kendi seçilmiş temsilcilerini cezalandırarak değil; onlara saygı göstererek büyür. Bugün adaletin terazisi şaşmışsa, yarın kimsenin hakkı güvence altında değildir. İmamoğlu davası, sadece bir yargı dosyası değil; Türkiye’nin demokrasi sınavıdır. Ve maalesef bu sınavda sınıfta kalıyoruz.

Muhalefet mi, yoksa sessiz ortaklar mı?

Bu süreçte asıl üzücü olan, muhalefet partilerinin de bu tabloya sessiz kalması. MHP zaten uzun süredir iktidarın gölgesi gibi hareket ediyor. “Milli irade” kavramını en çok dillendiren parti, bugün milletin iradesi hapsedildiğinde ortalarda yok. Hatta yargının siyasallaşmasında pay sahibi olan sistemin en büyük destekçisi konumunda.

DEM Partisi’ne gelince… Onlar da muhalefet gibi görünse de, kritik anlarda hep iktidarın işine yarayan bir çizgide duruyorlar. Bir gün demokrasi, bir gün pazarlık masası… Halkın gerçek sorunlarından kopmuş, kendi gündemine sıkışmış bir parti hâline geldiler. Türkiye’de iktidarı güçlü kılan, işte bu dağınık ve kararsız muhalefettir. Gerçek bir direnç, gerçek bir birliktelik olmadığı sürece iktidar kendi oyununu rahatça oynamaya devam eder.

Türkiye zayıflıyor

Türkiye, erken seçime gitmediği her gün daha da zayıflıyor. Çünkü mevcut yönetim, topluma umut değil korku pompalıyor. Ekonomiden dış politikaya, yargıdan basına kadar her alanda bir çürüme yaşanıyor. Gençler ülkeden kaçmak istiyor, emekliler yaşam mücadelesi veriyor, çalışanlar ise hayattan bezmiş durumda.

Bu düzenin değişmesi gerekiyor. Bu ülkenin yeniden nefes alabilmesi için erken seçim bir seçenek değil, zorunluluktur. Halkın yeniden söz sahibi olması, Türkiye’nin yeniden ayağa kalkması demektir.

Erken seçim; adaletin, liyakatin, demokrasinin ve umudun yeniden inşası anlamına gelir. Çünkü bir ülke sandıktan korkmaya başladığında, o ülke kendi geleceğinden de korkar hale gelir.

Bugün Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğu, sadece bir kişinin değil; halkın iradesinin tutukluluğudur.
Ve bu esareti kırmanın tek yolu vardır:
Sandık.

O sandık yeniden milletin önüne konulana kadar Türkiye nefes alamayacak. Ama o gün geldiğinde, millet sadece İmamoğlu’nu değil; kendi iradesini de özgür bırakacaktır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *