Bir bina durup dururken çöker mi?
Gebze’deki son çöküş hepimize aynı soruyu sordurdu: “Bir bina gerçekten kendiliğinden yıkılır mı?” Mimar ve kent sakini olarak net söyleyeyim: “Hayır.” Bir bina, görünen ya da görünmeyen tetikleyicilerin ve ihmallerin birleşimiyle çöker. “Durup dururken” ifadesi, yalnızca biz fark etmeden birikmiş sorunların bir anda yüzeye çıkmasından ibarettir.
Bir yapının ayakta kalması üç ayağa basar:
Zemin ve temel: Taşıma gücü, yeraltı suyu, oturma davranışı.
Taşıyıcı sistem: Kolon, kiriş, perde duvar; bunların rijitlik ve dayanımı.
Sonradan yapılan müdahaleler: Vitrin açmak için duvar kesmek, kolon-kirişe dokunmak, asma kat eklemek, fonksiyon değişikliği.
Çöküşler çoğu zaman bu üçlünün bir veya birkaçı aynı yönde “hata” verdiğinde olur. Zemin küçük de olsa oturur, zemin katta vitrin için duvarlar kaldırılmıştır, taşıyıcıda imalat kusurları da vardır… Sonra bir gün, hep orada olan zafiyet “ani” görünür.
Geçen gün Gebze’de 7 katlı bir bina bir anda, saat 07.30 sularında bilinmeyen bir nedenle çöktü. Diğer dairelerin boş olduğu ve yalnızca 2. katında 5 kişilik bir ailenin yaşadığı binada, çökme sonrası aile fertleri enkaz altında kaldı; yalnızca çocuklardan biri saatler sonra enkaz altından sağ olarak çıkarılabildi. Anne, baba ve iki çocuk ise hayatını kaybetti.
Binanın tüm resmî belgeleri bulunan ve denetimden geçmiş bir bina olduğu söyleniyor. Ancak binaya daha önce müteahhit ve bina yetkililerince bakılmış; duvarlarda, kolonlarda çatlama ve benzeri bir durum görülmediği için mühürleme ya da içinde kalınmasında sakınca olduğuna dair bir karar verilmemiş. Neden yıkıldığı teknik çalışmalar sonucunda belirlenecek; konuyla ilgili bazı teoriler var…
Bunlardan birincisi, bölgede 7 yıldır devam eden bir metro projesi inşaatı olduğu ve metro tünelinin bu bölgeye çok yakın geçtiği yönünde. Hatta inşaat sırasında çevre binalarda da bazı çatlaklar oluştuğu yönünde şikâyetler varmış ve 4 kişiye mezar olan bu bina da daha önce CİMER’e şikâyet edilmiş. Binada 0,6 mm bir kayma tespit edildiği; bu kaymanın metrodan kaynaklanmadığı ve sorun oluşturmayacağı söylendiği ifade ediliyor.
Çökme sonrası yan binanın da kolonunda kopma meydana gelmiş ve çevredeki 12 binada yaşayan 45 aile tedbir amaçlı tahliye edilmiş.
İkinci olarak, bölge kısa süre önce yağış almış ve yağışlardan sonra binada kabarmalar görülmüş. Yağış sonrası etraftaki toprakta kabarmalar meydana gelmiş olabilir. Bu durum yeterince dikkate alınmamış ve uyarı sinyalleri ihmal edilmiş olabilir.
Bina 2012 yılında yapılmış ve zemin katında bir eczane bulunuyormuş. Eczane için ticari alanı büyütme ya da vitrin açıklığı gibi sebeplerle taşıyıcı sistemde bir zayıflamaya yol açılmış olabilir. Yani bir kat diğerlerine göre dayanım bakımından daha zayıfsa, yumuşak kat etkisi sebebiyle göçmeye sürükleyebilir. Yumuşak kat; zemin katta ticari düzenleme + yüksek kat kombinasyonuyla çok sık oluşur ve ani göçmeye en açık düzensizliktir.
Son olarak; düşük beton dayanımı, yetersiz donatı, korozyon/karbonatlaşma gibi kronik zafiyetler tek başına değilse bile diğer tetikleyicilerle birleşip göçmeye gidebilir. Dosyada henüz numune verisi yok. Ayrıca binada bodrum katı da bulunmuyor.
Yani görünürde tetikleyici yoksa bile altta yatan zemin–temel–taşıyıcı sistem kombinasyonunda bir hata vardır. Şu aşamada dışarıdan kesin hüküm verilemez; resmî teknik rapor beklenmelidir.
Çöküş anidir; ancak nedenleri değildir. Gebze’de yitirdiğimiz canların ardından bize düşen, “durup dururken” masalını rafa kaldırmak ve her binayı bir sistem olarak görmektir: zemininden vitrinine, perdesinden bakımına kadar… Bugün gereken soruları sormazsak, yarın yine “ansızın” şaşırırız.