Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Hafif yağmur
15°
Ara

Ateşkesin perde arkası: ABD’nin değişmeyen oyunu

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Ateşkesin perde arkası:  ABD’nin değişmeyen oyunu

Dünyanın neresinde bir savaş çıksa, bir kriz yaşansa, bir ateşkes masasından söz edilse…
Amerika Birleşik Devletleri bir şekilde o masaya oturur.
Kimi zaman “demokrasi” der, kimi zaman “özgürlük” der.
Ama perde arkasında dönen hesaplar hep aynıdır: çıkar, rant ve kontrol.
Bugün Gazze’de yaşananlar da bundan farklı değil.
ABD yine sahnede.
Yine barışı sağlayan ülke rolünde, yine “insanlık için devreye girdik” söylemiyle boy gösteriyor.
Ama bu senaryoyu hepimiz ezbere biliyoruz.
Çünkü aynı filmi daha önce Irak’ta, Afganistan’da, Vietnam’da da izledik. 

Yıllardır aynı senaryo, sadece sahne değişiyor.
Bir zamanlar Irak’ta “özgürlük getireceğiz” diye giren ABD, geride milyonlarca yetim, yıkılmış şehirler ve sonsuz bir kaos bıraktı. Afganistan’da "terörle mücadele", “kadın haklarını savunacağız” diyerek girdi, 20 yıl sonra kendi askerlerini dahi apar topar tahliye ederek çekildi. Vietnam’da, “komünizmle mücadele” bahanesiyle girdiği savaşta, 3 milyondan fazla insanın ölümüne neden oldu.
Hepsinde ortak bir sonuç var: Özgürlük değil, sömürü. Demokrasi değil, rant. 

ABD dış politikası yıllardır “barış ve özgürlük” kavramlarını kendi çıkarlarının örtüsü haline getirmiş durumda. Nerede enerji varsa, nerede jeopolitik bir avantaj varsa, orada “demokrasi” söylemi yükseliyor. Menfaat bitince de bir gece ansızın çekilip gidiyor. Irak’ta, Libya’da, Afganistan’da olduğu gibi… 

Şimdi yeni sahne Gazze.
ABD, “ateşkes” ve “rehine takası” anlaşmasıyla barışın mimarı gibi görünmeye çalışıyor.
Ama anlaşmanın satır aralarına bakınca tablo çok net:
Barış değil, pazarlık yapılıyor.
Yeniden imar projeleri, fonlar, yardımlar üzerinden yeni bir paylaşım düzeni kuruluyor.
Gazze’de hangi liman kimin kontrolünde olacak, hangi yardım hangi kurumdan geçecek, hangi fonu kim yönetecek…
Bütün bunlar masada konuşuluyor.
Yani ABD bu kez silahla değil, parayla sahada.
“Yardım” adı altında yeni bir ekonomik sömürge sistemi kuruluyor. 

Dün Azerbaycan ve Ermenistan’ı aynı masaya oturtan “barış elçisi” pozundaki ABD, bugün Gazze’de ateşkesin mimarı olarak lanse ediliyor.
Ama soralım: Gerçekten öyle mi?
Gazze’de 700 binden fazla insan hayatını kaybetti, milyonlar evsiz kaldı, şehir yerle bir oldu.
Peki ABD neden şimdiye kadar suskun kaldı?
700 binden fazla insan ölmeden önce neden harekete geçilmedi?
İsrail’e milyarlarca dolarlık silah yardımı yapılırken, neden kimse “barış” demedi? 

Dün Netanyahu’nun yanında dimdik duran, İsrail’e koşulsuz destek mesajları veren Trump, bugün nasıl oldu da ateşkesin mimarı olarak dünya kamuoyuna sunuluyor?
Bu ani dönüşün ardında ne var?
Seçim mi, imaj mı, yoksa yeni bir Ortadoğu stratejisi mi?
Gazze’de bugün “barış” adı altında atılan adımlar elbette önemli.
Ölümlerin engellenmesi, insani yardımların ulaştırılması, insanların temel yaşam haklarına kavuşması çok kıymetli bir gelişme.
Ancak bu adımlar, gecikmiş bir vicdanın ürünü olmaktan öteye geçemiyor.
Çünkü yüzbinlerce insan ölmeden önce atılmayan her adım, artık barış değil, sadece bir politik hamle olarak kalıyor.
ABD’nin rolü bugün de değişmedi.
Kendi çıkarları doğrultusunda şekillenen, “insan hakları” söylemiyle süslenmiş bir dış politika anlayışıyla hareket ediyor.
Gazze’de yaşanan trajediye “barış arabuluculuğu” kisvesiyle dahil olan Washington, aslında yeniden bölge dengelerini kendi lehine kurmanın peşinde.
Unutmayalım; ABD’nin hiçbir hamlesi tesadüf değildir. 

Demokrasi götürürken sömürge, özgürlük vaat ederken kaos bırakır.
Bugün ateşkes diyen ABD, yarın yeni bir çatışmanın tohumlarını başka bir coğrafyada yeşertebilir.
Barışın dili, menfaatin değil, vicdanın diliyle kurulmadıkça; hiçbir ateşkes gerçek anlamda barış olmayacaktır.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *