Hukuk mu! herkese lazım!

Tarihsel pratik toplumlara hep şunu göstermiştir. Tarihte en çok kim hukuku yok saymışsa bir gün gelmiş hukuk en çokta hukuku yok sayanlara lazım olmuştur. Bunun en acı örneği Saddam ile onu yargılayan yargıç arasında geçen o ünlü diyalogdur.
Saddam yargılandığı mahkeme yargıcına hukuktan şikayet edince, yargıcın Saddam’a verdiği cevap tarihe geçmiş bir sözdür. O söz: “Ey Saddam Hüseyin senin çıkarttığın yasalarla seni yargılıyorum” mealindeki sözüdür!
Bunları şu sebeple yazıyorum. Yaşamını haksızlık, hukuksuzluk üzerine kurup, bu yolda kazandıkları he türlü rantla, sahte kahramanlıkla şövalye taklidi yaparak, buralardan yol alarak hedefine ulaşacağını düşünenlerin, geç de olsa, güç de olsa bir gün muhakkak hukuk yakalarına yapışır ve bu maskeleri düşer. Ve kendi vicdanlarında yaptıkları pervasızlıkla baş başa kalırlar. Buna en güzel örnek 'Son İmparator' filmidir. Tekraren seyretmenizi öneririm.
Malum son aylarda hangi televizyon kanalını açsan CHP 38. Kurultayı ve İBB’de yolsuzluk iddiası ile yürütülen İmamoğlu ve bizatihi seçerek oralara yerleştirdiği ekibi hakkında yapılan soruşturmadan başka hemen hemen konu yok gibi. Oysa ki ülkenin yığınla sorunu varken toplum bunlarla meşgul edilerek cambaza baktırıyorlar.
Toplum üçe bölünmüş. Kimisi kumpas kurulmuş, kimi yapmıştır, kimileri de bekleyelim görelim eğiliminde. Elbette ki işin merkezinde İmamoğlu olunca O’nun siyaset yapma biçiminden, hukuka, etiğe, ahlaka ve bu rant meselelerine bakışına kadar çok iyi tanıyan biri olarak, benim de bu iddialara yönelik bir kanaatim var. Bu kanaatimde onu çok iyi tanıyan ve Beylikdüzü’nden itibaren kurduğu ekibi de bilen biri olarak, bakışım müspet değil. Keşke bende ki kanaatte müspet olsaydı ve ben de en önde savunabilseydim. Ancak benim kanaatimden ziyade günün sonunda hukukun dediği geçerlidir. Her halükarda hukuk önünde suçu sabit olmadığı sürece masumiyet karinesi geçerlidir.
Dedim ya hukuk herkese lazım diye. Şimdilerde hukuk diye bağıran İmamoğlu’nun partiden ihracıma sebep gösterilen o yazıda da yazdığım üzere güç eline geçince neler yapabileceğini CHP’nin 38. Kurultayı'nda yapılan etik, ahlak ve hukuk dışı müdahaleden ve özelde bana yapılan 01 Kasım 2021’de gazetede yazdığım bir yazı gerekçesi ile ele geçirdiği parti yönetimi üzerinden parti içi demokrasiyi ve hukuku nasıl iğdiş ettiğinin en somut belgesidir.
Yaşamını “Bana Hukuk” anlayışı diskuru üzerine kuran, sadece kendisine hukuk lazım olunca hukuk aklına gelen İmamoğlu’nun talimatını tak diye emir telakki edip, şak diye yerine getirmekle görevli, benim ona “Çalışılmış pozisyon” adını takdığım o tarihte ilçe başkanı şimdi ise her taşın altından çıkan milletvekili Turan Taşkın Özer ve başında çakma sosyalist Canan Kaftancıoğlu’nun olduğu il yönetimince jet hızı ile disipline sevk edilmem sonucu partiden ihraç edilmiştim.
Nasıl bir satılmışlık ise? İl yönetiminde arkadaşım olan birkaç kişi bile yazıyı dahi okumadan disiplin kuruluna sevk edilmem için kararın altına imza atmışlardı. Çünkü emir kahramanlarından(!) gelmişti. Hukuk mu? O sadece İmamoğlu’na lazım!
Suçum mu? Gazetede yazı yazmak ve çakma kahramanlarının nereden geldiğini nereye koştuğunun var olan tespitlerini yapmakmış. Kısaca sen bizim çakma kahramanımızı nasıl eleştirirsin!
O tarihte yazının başlığına sözüm ona takmış olsalar da o yazımda asılında söylediğim bir sözle ne kadar gerçekçi tespit yaptığımdır. O sözüm şuydu: “İmamoğlu’nun özelde Kılıçdaroğlu’nun, genele de ise Cumhuriyet Halk Partisi’nin başına bela olacağıydı” İşte tam dört yıl sonra bu oldu. Tarih beni haklı çıkardı. Zira koca asırlık partinin şimdilerde mahkeme kapılarına düşürülmesi bunun en somut halidir. Yine ne acıdır ki; Ben bunları söylerken tekmili birden İmamoğlu’nun etrafında hizalananlar sıra kendilerine gelince uyandılar ama meşhur sözle “Atı alan Üsküdar’ı çoktan geçmişti.” Bunun en yalın örneği son günlerde söze başlarken hamasetin dibine vurarak doğuştan CHP’li olduğunu söyleyen Gürsel Tekin, Berhan Şimşek, Barış Yarkadaş’ın partiden talimatla ihraç edilmeleridir. Bu arkadaşların çığlıkları bana meşhur Avusturyalı Papaz Martin Niemöller’in “Susma sustukça sıra sana gelecek” sözünü hatırlattı. Üzücü ama İmamoğlu adım adım partiyi ele geçirirken, bu arkadaşlar bırakın susmayı, yukarıda da söylediğim üzere O’nun yanında hizalandılar.
Yazıyı yazdığım 2021’de mesleği de avukatlık olan İstanbul İl Disiplin Kurulu Başkanı’na 'suç dediğiniz gazetede yazdığım bir yazı ve içeriğinde hakaret yok. Eleştiri, belgeli ve bilgi dahilinde tespitler olduğu halde “İBB Başkanımıza” hakaret (!) savı ile hukuktan demokrasiden dem vurup sonra da İmamoğlu’nun talimatını yerine getirmekle görevlisiniz' demiştim. O arkadaş şimdi YDK üyesi. En büyük ilin disiplin kurulu başkanı olmasına rağmen, O’nu değil, İmamoğlu’nun kara kutusu kendisi gibi devşirme Turan Taşkın Özer’in YDK’nın başına atanması da anlayana aslında hakarettir!
İl Disiplin Kurulu Başkanı’na şunu da demiştim: Biliyorum siz ve YDK’da bu talimatı yerine getireceksiniz ama ben hala tarihte Prusya Kralı ile değirmenci arasında geçen “Berlin’de avukatlar var” retoriğine inananlardanım. Çünkü ben de tüm olumsuzluklara rağmen, Ankara’da hala namuslu hakimlerin olduğuna inananlardanım. Ve tam da öyle olmuştu. Konjonktürel olarak yüz yıllık partiyi ele geçiren ve sıçrama tahtası olarak kullanan devşirmeler ve onlarla iş tutan bir avuç iş birlikçi CHP’nin kendi tüzüğündeki çok basit usule bile riayet etmeden verdikleri ihraç kararını iptal etmişti.
Şimdilerde hukuk diye bağıran, CHP’nin kurumsal kimliğini, kişisel kariyer planlarına giden yolda pervasızca kalkan yapan, dağdan gelen devşirmeler bağdakini namuslu hakimler sayesinde kovamamıştı.
Bana bu hukuksuzluğu hukuktan şikayet eden bizatihi İmamoğlu ve şürekası yapmıştı. Ancak ben parti içi hukukun sonucunun ne olacağını bilmeme rağmen, sessizce kararı bekleyip sonra da mahkemeye giderek davayı kazandım. Dağdan gelen devşirmeler, bağdakini kovamamıştı.
Şimdi İmamoğlu’na da tavsiyem evvelemirde CHP’den istifa etmesi ve hukukçuları marifeti ile kendini savunması, aklanması ve partiye sonra dönmesidir. Atatürk’ü ve CHP’yi gem vurulmaz hırsına, siyasal ve her türlü kariyer planlamasına araç yapmamasıdır. CHP kimsenin aile şirketi değildir. Kendileri 50 milyon dolarlık villalarda otururken, rüyalarında bile o yaşamı göremeyen yoksul çocuklarını sokaklara çıkartıp cezaevlerine tıktırmasınlar!
Sonuç olarak hukuk herkese lazım. En çok da güç eline geçince hukukun “ırzına” geçenlere lazım oluyor. Siz siz olun kimseye haksızlık hukuksuzluk yapmayın. Haksızlık hukuksuzluk yapanların yanında hizalanmayın, susmayın. Sıra siz de gelmesin...