
Yapay zekadan sükunet dersi

Teknoloji çağında yaşıyoruz. Her gün yeni bir uygulama, yeni bir cihaz, yeni bir algoritma hayatımıza giriyor. Gürültü çok büyük: “Yapay zekâ insanı işsiz bırakacak mı?”, “Robotlar dünyayı ele mi geçirecek?”, “İnsan zekâsı artık yetersiz mi kalacak?” gibi sorular, gündemin ayrılmaz parçası. Ama belki de en doğru cevap, bu soruların gürültüsünde değil, sükûnetinde gizli.
Yapay zekâ aslında devrimini sessizce yapıyor. Telefonumuzda bize yol gösteriyor, iş hayatında rutinleri üstleniyor, tıp alanında teşhis koyuyor, sanat eserleri bile üretiyor. Gürültü çıkarmıyor, bağırmıyor; ama hayatlarımızı derinden dönüştürüyor. Tarihteki birçok büyük devrim gibi, AI da sessiz başladığı yerden dünyayı değiştirmeye devam ediyor.
Unutmamamız gereken şey şu: Yapay zekâ bilgiye sahip olabilir, ama bilgelik hâlâ insana özgü. Bir makine milyonlarca veriyi saniyeler içinde işleyebilir, ama hangi verinin değerli olduğuna karar verecek olan yine biziz. AI bize cevaplar sunuyor, fakat doğru soruyu sormak hâlâ bizim görevimiz. Tıpkı hayat gibi… Bazen doğru cevaplardan çok, doğru sorular bizi ileri taşır.
Belki de yapay zekânın bize öğrettiği en önemli ders, sükûnettir. Duygularımızın, öfkemizin, hızımızın karşısına, sakin bir akıl koyuyor. Hiç bağırmadan, tartışmadan, yorulmadan çözüm arıyor. Ve belki de bu yüzden, geleceğin en güçlü zekâsı, sükûnetiyle bizi tamamlayacak olan zekâdır.
Çünkü ister insan olsun ister makine, asıl güç bağırmakta değil; sakin kalabilmekte saklıdır.