Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Sisli
21°
Ara

Milyonlarca insan geçinemiyor

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Milyonlarca insan geçinemiyor

Yıl 2025’e girmemize aylar kaldı ama Türkiye’de milyonlarca insan için zaman, takvim yapraklarından ibaret. Emekli, öğrenci, memur, işçi, asgari ücretli… Her biri farklı bir hikâye anlatıyor ama ortak bir cümlede buluşuyorlar: Geçinemiyoruz.

Yıllarını ülkesine hizmetle geçirmiş emekliler, bugün pazarlarda akşam çöplerini bekliyor. Alım güçleri, açıklanan resmi enflasyonun bile gerisinde kalan maaş artışlarıyla yerle bir oldu. 10 bin liraya mahkûm edilen milyonlarca emekli, kira mı ödesin, ilaç mı alsın, karnını mı doyursun? Geçim artık bir matematik problemi değil, bir mucize.

Gençlik umudunu yitiriyor

Üniversite öğrencileri sabah okula aç gidiyor, akşam KYK yurdunda yetersiz yemekle günü kapatıyor. Mezuniyet sonrasında işsizlik gerçeğiyle tanışacaklarını biliyorlar. İyi ihtimalle asgari ücretli bir iş, kötü ihtimalle yıllar süren işsizlik. Ne hayal kurabiliyorlar ne gelecek planı yapabiliyorlar. Çünkü Türkiye'de genç olmak, umutla değil, belirsizlikle eş anlamlı hale geldi.

Memur ve işçi sevinemiyor

Memura ve işçiye yapılan zamlar daha cebine girmeden eriyor. TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarına göre belirlenen maaş artışları, gerçek enflasyon karşısında bir anlam ifade etmiyor. Market raflarıyla maaş bordroları arasında bir uyumsuzluk var. Ay sonunu getirmek, artık orta gelirli bir aile için bile ciddi bir sınav.

Asgari ücretli sürünüyor

Bugün Türkiye’de asgari ücret, dört kişilik bir ailenin açlık sınırının bile altında. İnsanlar tam zamanlı çalışıp yoksulluk içinde yaşıyor. Çalışmak artık yoksulluğu önlemiyor. Sosyal devlet, bu tablo karşısında sessiz.

Ekonomide kaçan tren var

Hükümet, yıllardır sıcak para bağımlılığıyla, üretim ekonomisinden uzak, günü kurtaran politikalarla ekonomiyi yönetmeye çalışıyor. Kur korumalı mevduat gibi geçici çözümlerle kaynaklar sermaye çevresine aktarılırken, geniş halk kesimleri enflasyon altında eziliyor. Tarım desteklenmiyor, sanayi üretimi ithalata bağımlı, eğitim sistemi ise iş gücü piyasasının ihtiyaçlarından kopuk.

Ekonomide yapısal reformlar bir türlü hayata geçirilemiyor. Şeffaflık, hesap verebilirlik, liyakat gibi kavramlar artık sadece konuşuluyor ama uygulanmıyor. Olan, bu ülkenin gerçek sahiplerine; alın teriyle yaşayan milyonlara oluyor.

Türkiye'de derinleşen ekonomik kriz, artık yalnızca cebimizi değil, umutlarımızı da tüketiyor. Geçim sıkıntısı sadece bir ekonomik veri değil, bir toplumsal travmadır. Bugün geçinemeyen milyonlar, yarın sandıkta konuşacak. Ve belki de o gün, geçim derdi değil, geçinme umudu konuşulacak.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *