Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Az bulutlu
24°
Ara

Siyaset ve güven

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Siyaset ve güven

Geçtiğimiz hafta Cumhuriyet Halk Partisi ciddi bir krizle gündemdeydi. 2009 yılından itibaren Aydın Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini yürüten Özlem Çerçioğlu partisinden istifa etti. 23 yıldır CHP’de yer alan Çerçioğlu, AK Parti’ye katıldığını açıkladı. Büyük bir tepki gören istifayla ilgili Çerçioğlu’nun yargılanmak istemediği için parti değiştirdiği ve parti değiştirecek başka belediye başkanlarının olduğu iddiaları krizi iyice derinleştirdi.
Kısa bir süre sonra da Yalova Altınova Belediye Başkanı Yasemin Fazlaca, sosyal medyada bir video yayımladı. CHP’den destek görmediği için Ak Parti’ye katıldığını duyurdu. Çerçioğlu ve Fazlaca açıklamalarında halka iyi hizmet vermeye devam edeceklerini ifade etti. Belediye başkanlarının parti değiştirmeleri yalnızca yerel siyasette değil aynı zamanda ulusal düzeyde tartışıldı. Belediye başkanları özellikle temsil ettikleri seçmenlerin iradesini görmezden gelmekle eleştirildi. 
Bu tartışma aslında yeni değil; yüzlerce yıldır siyaset ve ikna ile ilgili olarak ahlak ve yönetim arasındaki ilişki sorgulanıyor, yönetenlerin ahlakı tartışılıyor. 
Yaklaşık 2 bin 400 yıl kadar önce Platon kurduğu Akademia’da öğrencilerine sorduğu sorularla; Aritoteles iyi bir sitenin (devletin) nasıl yönetilmesi gerektiği üzerine yazdığı eserlerde bu konuyu ele almıştı. Devletin iyi yönetilmesinin ancak yönetenlerin iyi ve ahlaklı olmasıyla mümkün olacağı ifade edilmişti. Aristo ve Platon’un düşüncelerini İslam felsefesi ile ele alan Farabi’ye göre de insan ancak erdemli, halkını iyiye yönlendiren bir yönetimin olduğu toplumda mutlu olabilirdi. Devletin başında bulunanların ahlak ve akıl rehberliğinde kararlar almasının önemini vurgulamıştı. 
Parti değişikliği sonrası yükselen sesler ve yapılan yorumlar yine iki bin yıl önceki tartışmayı, siyasetin etik ilkelerini gündeme getirdi. Temel ilke ise seçim kampanyalarının zaferle sonuçlanmasını sağlayan iletişimin özünü meydana getiren güvendi.

Siyasal iletişimin temeli güven

Demokrasinin özünde kararlara katılım vardır. Bu nedenle aslında sadece seçme hakkı değil, seçilen siyasal aktörün seçmenin iradesini koruyacağına duyulan güven demokrasinin en kıymetli zeminini oluşturur.  Güven, iletişim kurulan kişilerin ahlaklı ve iyi niyetli algılanmasını sağlar. Yani konu ve argümandan daha çok seçmenle iletişim kuran siyasal liderin kişiliği ile ikna gerçekleşir. 
Siyasetçinin karakter bütünlüğü, kişiliği, uzmanlık ve deneyimi, ahlakı, alışkanlıkları, tutarlılığı ile inandırıcılığı güven kazandırır. Lider, adil, cesur ve erdemli olmalı, sözleri ile uyumlu eylemlerde bulunmalıdır. Ancak böyle bir lider sadece bireysel değil toplumsal ahlakı tesis edebilir. Yani milli iradeyi temsil eden siyasal aktörlerin güvenilirliği sadece bir imaj değil karakterlerinin göstergesi olmalıdır.

Demokrasinin güven krizi 

Demokraside halk katılım, temsil, seçme ve seçilme hakkı ile eşittir ama temsil ettiği iradeyi bırakıp rakip saflara geçen bir başkan, seçmenin güvenini nereye koyar? İşte bu krizi yönetmekle yükümlü olanların yüzleşmesi gereken önemli soru bu.   
Tepkilerin iki temel boyutu var: Seçmenin oy verdiği siyasetçi tarafından kandırıldığını hissetmesi ve demokrasiye duyulan inancın sarsılması. Eleştiriler bir yönüyle bireysel olarak parti değiştiren siyasetçilere, bir yönüyle de onları aday gösteren partiye yöneldi. Güven, para gibi kaybedilince yerine koymanın mümkün olduğu maddi bir varlık değildir. O nedenle aslında bugün CHP’nin karşı karşıya kaldığı kriz tüm partiler için kriz nedenidir. Sadece bugünü değil geleceği de etkileme potansiyeline sahiptir. 
Siyasal sistem, belediye başkanlarına, milletvekillerine, liderlere parti değiştirme imkânı sunuyor. Ancak bu eylem seçmen tarafında iradesinin gasp edildiği, seçme hakkının önemsenmediği şeklinde algılanıyor. Ahlaki zeminde tartışmalı eylemler, sadece bir siyasetçi ve partiye değil, siyasete, siyasal kurumlara ve siyasetçilere güveni yok ediyor.  
Sosyal medya çağında, her şey çok hızlı, çok sesli ve bilgi karmaşası içinde yayılıyor. Krizler bizi artık sadece sorunlarla ve o sorundan doğrudan etkilen sınırlı bir kitle ile karşı karşıya bırakmıyor. Sorundan anlık olarak haberdar olan ve yakından takip eden geniş bir toplumsal kesimin algılamasını yönetme derdiyle de uğraşmamızı gerektiriyor. 
İnsan politik bir hayvandır der Aristoteles ve bu söz ile insanın toplumsal bir varlık olduğunu vurgular. Bireyin toplum içinde varlığını sürdürmesi erdemli olmayı zorunlu kılıyor. Yöneten ile yönetilen ilişkisinde erdemli olmak sadece bireysel değil toplumsal çıkarı da gözetmek anlamına geliyor. Bu ancak güvenle mümkün. Güven olmadan yönetilen ve yöneten ilişkisinde inanç sarsılır, siyasal temsil gerçekleşmez ve toplumsal yaşama dahil olunamaz. Bu da çürümenin derinleşmesine yol açar. Demokrasi zarar görür. Sizce de seçmen ile seçilen arasında iletişimin koptuğu, güvenin olmadığı bir toplumda demokrasi sadece sandıkla sınırlı olmaz mı?

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *