Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
25°
Ara

İki yüzlü ayna: bir festival, bir başkan, bir ülke

YAYINLAMA:
İki yüzlü ayna: bir festival, bir başkan, bir ülke

Zor bir yazı, içeride kendini savunacak durumda olmayan her kim olursa olsun kişiler üzerinden söz söylemek hoş bir durum değil. Etikte değil. Ama konu herkes için adalet, herkes için eşit ve adil yargı, evrensel hukuk ve demokrasiyi savunmak olunca, kişilerin konumunu aşan durumlar söz konusu ise, geçmişten bugüne kısa bir yolculuğa çıkmakta demokratik kamusal bir yarar olduğunu düşünüyorum. 
Büyükçekmece'nin tutuklu belediye başkanı, Büyükçekmece Belediyesi’nin 26. Uluslararası Kültür ve Sanat Festivali kapanış mesajı yayınladı. İlk bakışta, kentin uluslararası kültür markasına dönüşmüş bir etkinliğin öyküsü gibi duruyor. UNESCO bağlantılı ödüller, yüzlerce sanatçı, binlerce izleyici… “Birlikte başardık” cümlesiyle biten gururlu bir anlatı. Ama o satırların arasından başka bir hikâye sızıyor. Hani halk arasında “madalyonun öteki yüzü” gibi. Başkan, bu yıl festivalde yok. Çünkü tutuklu. AKP iktidarının CHP’li belediyelere yönelttiği operasyon dalgasında, yolsuzluk iddiasıyla cezaevine gönderildi. Yerine geçen vekili de kısa süre içinde aynı akıbete uğratıldı.
Normal bir hukuk devletinde bu tür soruşturmalar olur, kimse itiraz etmez. Ve biliriz ki iddialar ispat edilene kadar herkes suçsuzdur. Hali hazırda durum tamda budur.  Ama bugün Türkiye’de hukukun kimlere, ne zaman ve hangi niyetle işletildiğini herkes biliyor. Bu yüzden başkan da, siyasi iktidarın hedef tahtasına oturtulmuş bir “mağdur” olarak sahneye çıkıyor. Hatta biraz daha böyle giderse, gelecekte “demokrasi kahramanı” ilan edilmesi bile mümkün.
Ama işte tam burada aynanın iki yüzüne bakmak gerek. Baştan belirtmeliyim ki tutuklu CHP'li belediye başkanlarının tümü için tutukluluk nedenlerinden tamamen bağımsız olarak demokrasi ve hukuk temelinde çifte standardın hatırlanmasının herkes için öğreteceği çok şey olduğunu bilince çıkarılması gerek. Belki o zaman bu haksız ve hukuksuzlukların ve çekilen acıların büyük bir empati, toplumsal barış ve adalete, demokrasiye kazanıma dönüşür.
Çünkü genel de CHP, özelde Büyükçekmece başkanı, Strasbourg’daki Avrupa Konseyi toplantılarında Kürtlere atanan kayyumları savunan, seçilmiş belediye başkanlarının tutukluluklarını “terör bağlantısı” söylemiyle meşrulaştıran bir isimdi. Yani bugün kendi yaşadığı sürecin benzerini, dün başkaları yaşarken destekleyenlerden biriydi.
19 Mart 2019 yerel seçimlerden sonra İmamoğlu’nun kazanmış olduğu seçimi iptal edip yerine ilk kayyum atanınca 17 Haziran'da Büyükçekmece’de “Taşıma Oy Mağdurlarıyla Kılıçdaroğlu Toplantısından İzlenimler”, 27 Haziran 2019 yazdığın  "Susma Sustukça Sıra  Sana Gelecek" başlıklı yazılarımdan bahisle Büyükçekmece'yi ziyaret eden dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na sorduğum soru çok açık ve netti: “HDP’nin seçilmiş belediye başkanlarına  kayyum atamalarına terör  kuşkusuyla yeterli tepki verilmemesi nedeniyle bu durumun CHP’nin de başına gelmesi halinde ne yapacaksınız?" (O soruya şimdi Özgür Özel her hafta İstanbul ve bir ilde miting yaparak cevap veriyor bence!)
Ama bu soru Türkiye siyasetinin kadim çelişkilerinden biri olarak durmaya devam ediyor: Çünkü, adalet, başına gelince hatırlanır. İlke değil, pozisyon konuşur. Dün alkışlanan pranga, bugün yakamıza takıldığında işkenceye dönüşür. O gün Kılıçdaroğlu'nun yanında oturan başkanın bana nasıl kızgın ve öfkeyle baktığını hatırlıyorum.
Ne yazmışız o gün: "Demem odur ki demokrasilerde çifte standartlık olmaz. Yıllarca Kürdün, Alevinin sosyalistin seçilmiş temsilcilerine hak etmiştir bölücü, yıkıcı devlet düşmanları gözüyle bakarsan, batıda buna cesaret edemezler demokrasi kahramanı pozlarında “bir canımız var vatana millete helal olsun” böbürlenmelerine bakmazlar, gelir İstanbul gibi Asya ve Avrupa’nın kadim şehri İstanbul’da seçilmiş belediye başkanının elinden mazbatasını alırlarda ellerin böğründe bakakalırsın." ( https://demokrasi-gunlugu.blogspot.com/ 27 Mayıs 2019) Şimdi daha ileri gittiler.
“Umut biziz” diyor Başkan festival mesajında. Kesinlikle doğrudur, umut emek verenlerdedir. Ama umut, adaletin yalnızca bize lazım olduğunda savunulmasıyla değil, herkese lazım olduğunda savunulmasıyla büyür.
Ve elbette şu sorunun da altını çizmek gerekir: 30 yıl aynı koltukta oturan bir belediye başkanı, demokrasi kahramanı olabilir mi? Ya da yerelde ve genelde demokrasiyi, tek kişilik ömür boyu saltanatlar için mi icat etmişler? Eğer öyleyse bu tek adam rejimin nesi var ki? Şekilde görüldüğü gibi..
Türkiye’nin bugünkü aynası bu: Bir yüzünde iktidarın hukuksuzluğu, diğer yüzünde muhalefetin de hukuku yalnızca kendi işine geldiğinde hatırlayan sicili. İki yüz de aynı aynada duruyor. Ve biz, o aynaya bakarken hangisinin daha ağır bastığını tartışıyoruz. Ya sahi elli yıldan beri dökülen bunca kan, bunca maddi manevi ve acıya boğulmadan “Terörsüz Türkiye” fikri kimsenin aklına gelmemiş olabilir miydi?  Eğer demokratik hak, hukuk, adalet talebinde çifte standartlıysanız hiç kimse güvende değildir. Gün olur devran döner dünün dostları düşman, düşmanları dosta dönüşür. Ders: O yüzden “adalet herkes içindir” denmiştir.
Büyükçekmece Festivali, kültür ve sanatın birleştirici gücünü dünyaya göstermiş olabilir. Emeği geçen herkes kutlamayı hak ediyor. Ama asıl festival, Türkiye siyasetinin sahnesinde oynanıyor. Orada belediye başkanları “tutsak,” seçmen ve seçimler “değersiz” oluyor, dün kayyum savunanlar bugün “hukuk” diye haykırıyor, dün terörle suçlananlar yarın “demokrasi ödülü” alabilir! Ve biz hâlâ sahne ile kulisi ayırt edemiyoruz.
Çare: Evet “Umut biziz”; yani suçu, konumu, unvanı, şanı, şöhreti ne olursa olsun adil yargılanma hakkıyla, adaleti herkes için isteyenlerdeniz. Hukukun kötüye kullanılması, ‘öteki hak etti, ben hariç’ duygusuyla meşrulaştırıldığında, yalnızca kişileri değil, hepimiz, bütün bir ülke açık cezaevine çevrilmiş olur. İçeridekiler bu süreci kişisel mağduriyet olarak görmesin; çünkü aslında hepimiz tutsak, hepimiz ya mağduruz ya da suç ortağı.
 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *