
Diploma ehliyet işportaya düştü!

Üst üste gelen şok edici olaylar "Bu kadarı da olmaz" dediğimiz her şeyin olabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi. Geçtiğimiz hafta patlayan "Sahte diploma" olayı ortalığı toz dumana kattı. Bu ortaya saçılan sahtekarlıkları ve hileleri görenler nerdeyse küçük dillerini yuttu. Ben önceki yazılarımda da sıkça ülkemdeki gelinen noktaya ilişkin, liyakatsizlik ve kayırmacılıkla Türkiye Cumhuriyeti devletinin ayarlarıyla oynandığını vurgulamış “Bu gidiş iyiye yeniye gidiş değil” demiştim. Ekleyelim o halde" En güzel adalet zamandır!"
Tel tel dökülüyoruz
Kimileri bu döneme "Çöküş" diyor kimileri "İflas" bence ise ülke her kurumuyla büyük bir çürümeyi dağılmayı yaşıyor. Acı olan da bugünkü tek adam rejiminde ve AKP'nin 23 yıllık iktidarında devletimizde açtığı gediklerin onarılması artık bence çok zor. Bir dip dalgasıyla ülkenin sıfırdan yapılandırılması gerekiyor. LGS'de ortaya çıkan şaibe, diploma hırsızlığı ile daha da büyüdü.
Bu korkunç olayları, Somali'de Sudan da bile göremezsiniz. Ama ne yazık ki ülkemde her sabah başka bir rezillik ile uyanıyoruz.
Sadede gelelim isterseniz bu genel değerlendirme ışığında; Tüm bu sahte diploma, sahte e-imza meselesinin sorumlusu, tüm dijital güvenliğin emanet edildiği BTK. Yani Bilgi Teknolojileri Kurumu. Buradan sorumlu Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan, 30 yıl içinde 6 fakülte, 2 yüksek lisans, 2 doktora ve 13 sertifika programı bitirmiş. Haklı bir soru da şu devlet "Bu CV’yle bu sahtekarları nasıl gözünüzden kaçırdı?"
100 yıllık Cumhuriyet tarihinde kimsenin aklına siyasi rakibinin diplomasını iptal etmek gelmemişti. Ekrem İmamoğlu'nun diplomasına baktırmak da kesin olarak sahte diplomalı bir zihinden fikir olarak çıkmıştır. Ne demişler kişi kendinden bilir işi. Bakalım daha neler neler ortaya saçılacak dikkat kesilip bekleyeceğiz. Türkiye’de bir sürü olay olur, insan ölür. Hiçbir bakan istifa etmez. Umurunda olmayan bir kitle var. Dostlar aslında Türkiye tam bir fırsatlar cenneti. E-devlet'in delik deşik olmasıyla, halı yıkamacı bir akşamda psikolog, temizlikçi tek tuşla avukat olabiliyor. Ehliyet sınavında ne kadar çakan varsa sınavları verebiliyor. Bununla da kalmıyor tabi ülkenin çıraklık eğitimi çalışmasına girip 22 bin hayali çırakla devletten 700 milyon lira çalmışlar
Bu arada bir başka noktada ise sahte dekont ve raporla gayrimenkul edinimi yoluyla 50 bin dolara vatandaşlık satan şebeke var ver acısı bunlar 4 yıldır biliniyormuş. Kadıköy’de 2017’den beri inşaat hakindeki projeden yüzlerce vatandaşlık satıldı. Rüşvet almakla suçlanan tapu müdürü “Biraz abartmışlar” diyor. CHP'li Muharrem İnce yaşanan olaylara ilişkin “Torbacı, sahte diploma düzenliyor, kendini narkotik şube başkomiseri yapıyor. Bunu Netflix’e götürsen, ‘Bu kadar saçma kurgu olmaz’ diye geri çevirirler. Ama burası Türkiye. Bu düzenin sahibi olanların ne yüzü kızarıyor, ne de bir tanesi istifa ediyor" diyor.
Öte yandan bir başka yazar ki bir dönem AKP'ye çok yakındı. Gazeteci Abdurrahman Dilipak: “Ne yani, sahte diplomalı milletvekilinin milletvekilliği düşmeyecek mi? Nitelikli dolandırıcılık, evrakta sahtecilik, örgütlü suç sebebiyle milletvekilliği düşer. Bu konuda söz konusu İmamoğlu olunca başka, milletvekili olunca hüküm başka mı oluyor? Haydi, sahte diplomalı milletvekili olsun ve o da görevine devam etsin, ne olacağını görürsünüz. İmam ne yaparsa cemaat ne yapmaz ki vekil ne yaparsa asıl ne yapmaz ki” şeklinde bu olayı değerlendiriyor.
Her şey açıklanmalı
Eski Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, sahte diploma ve unvan skandalına tepki gösterdi. Yürütülen soruşturmanın sadece birkaç usulsüzlüğü değil üniversite sistemine yönelik derin bir güven krizini ortaya koyduğunu belirten Çelik şunları söyledi: “Üniversiteler bir ülkenin aklıdır, vicdanıdır, geleceğe dair en büyük teminatıdır. Bu mesele halının altına süpürülerek çözülemez. Sessiz sedasız yürütülen işlemler, toplumun vicdanındaki yarayı daha da derinleştirir. Eğer ortada bir kara liste varsa tüm kamuoyunun önünde açıklanmalıdır. Üniversitelerimizin itibarını korumak, gençlerimizin yarınlarına güven vermek ve kamu vicdanını rahatlatmak için şeffaflık artık bir tercih değil, zorunluluktur. Üniversite sistemi şaibe götürmez. Milletin güvenini yeniden tesis etmenin tek yolu, hakikati bütün çıplaklığıyla ortaya koymaktır.”