Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı az bulutlu
25°
Ara

Sessiz çığlık ve üretimin tükenen nefesi

YAYINLAMA:
Sessiz çığlık ve üretimin tükenen nefesi

Türkiye’nin doğusunda, dağların gölgesinde, karın, ayazın ve yalnızlığın içinde bir ilçe vardır: Göle. Ardahan’a bağlı bu bereketli coğrafya, yıllardır tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan yüzlerce ailenin evidir. Ancak bu topraklarda yaşam sadece üretmekten ibaret değildir; aynı zamanda direnmek, tutunmak, yılmadan ayakta kalmaktır.
Bugün Göle’de bir felaket yaşanıyor. Hayvanların tek tek yere yığıldığı, üreticinin çaresizlikle baş başa kaldığı, emeğin ve umudun göz göre göre eriyip gittiği bir trajediyle karşı karşıyayız: Şap hastalığı.
Şap hastalığı, bulaşıcılığı yüksek ve özellikle büyükbaş hayvanlarda ciddi kayıplara yol açan viral bir hastalıktır. Ancak bu hastalık, sadece hayvanları değil; köylüyü, kırsal yaşamı, ülke ekonomisini, gıda arzını ve en önemlisi, üretim ahlakımızı da tehdit etmektedir.
Bugün Göle’nin onlarca köyünde, yüzlerce hayvan acı içinde telef olmuş durumda. Çiftçi, çaresizlik içinde izliyor. Birçok köylü, hayvanlarını ahıra kapatmış; ne satabiliyor, ne süt sağabiliyor. Sadece ekonomik bir kayıp değil bu… Aynı zamanda psikolojik bir çöküntü.
Bir inek, bir üretici için yalnızca süt kaynağı değildir. Aynı zamanda çocuğunun okul masrafı, kışlık erzağı, hastane yol parası, borç defterinin kapanma umududur.
Bir hayvanın ölümüyle birlikte, üreticinin umutları da toprağa gömülüyor.
Soğuğun içinde 
sıcak bir direniş
Göle ilçesi; yılın 6 ayını kar altında geçiren, sıcaklıkların -40 dereceyi bulduğu, iklim koşulları açısından Türkiye’nin en sert bölgelerinden biridir. Bu zorlu doğa şartlarında hayvancılık yapmak, şehirde masa başında oturarak alınan kararlarla kıyaslanamaz bir emek ve kararlılık ister.
Bu insanlar, sabah ezanıyla birlikte uyanır; ahırda, ağılda, çamurda, buzda, rüzgârda yaşar. Bir bidon suyun, bir çuval yemin, bir damla ilacın değerini bilir. O hayvanların her biri, alın teriyle örülmüş bir hayatın parçasıdır. Göle’de üretim yalnızca ekonomik bir faaliyet değildir; kimliktir, kültürdür, hayattır.
Üretim çöküyor
ülke nefessiz kalıyor
Hayvancılık çökerse, üretim durur. Üretim durursa, bu ülke nefessiz kalır.
Gıdaya erişimin lüks hale geldiği, etin ve süt ürünlerinin dar gelirli ailelerin sofrasına uğrayamaz olduğu bu dönemde, kırsal üreticinin yaşadığı bu kriz, aslında doğrudan şehirde yaşayanları da ilgilendirmektedir.
Et fiyatlarının yükselmesinden şikayet edenler, marketteki süt fiyatlarına şaşıranlar; bilin ki o fiyatların arkasında, Göle’de ağlayan bir çiftçi, telef olan bir hayvan ve çaresizlik içinde hayvanlarının başında sabahlayan bir üretici vardır.
Hayvancılık sadece kırsalda yaşayanların değil, tüm toplumun ortak meselesidir. Çünkü üretim zinciri, yalnızca köyden şehre değil; sofradan vicdana uzanır.
Terk edilen topraklar 
ve kırsalın çöküşü
Şap hastalığı sadece hayvanları değil, köyleri de öldürüyor. Bu salgın, zaten zor koşullarda yaşayan genç çiftçilerin birer birer köyü terk etmesine, kentlere göç etmesine neden oluyor. Genç nüfus köylerden kaçtıkça, üretim yaşlanıyor, tarım bitiyor, köyler sessizliğe gömülüyor.
Her yıl yüzlerce genç, umudunu İstanbul’da, Ankara’da, Büyükşehirlerde arıyor. Oysa Göle’de kalabilseler, üretmeye devam etseler, ülke kendi kendine yetebilir. Ama bunun için destek şart.
Ne yapılmalı?
• Acil müdahale şarttır:
Tarım ve Orman Bakanlığı başta olmak üzere tüm ilgili kurumlar bölgeye acilen müdahale etmelidir. Veteriner ekipler, mobil sağlık birimleri, aşılama seferberliği, ilaç desteği gecikmeden devreye alınmalıdır.
• Maddi destek şarttır:
Zarar gören üreticilere doğrudan ve hızlı maddi yardım yapılmalıdır. Sadece geçmiş zararın değil, geleceğin korunması için de yem, ilaç, bakım ve sağlık desteği sağlanmalıdır.
• Uzun vadeli planlama gereklidir:
Hayvancılık “stratejik sektör” ilan edilmelidir. Gıda güvenliği, tıpkı enerji güvenliği gibi, bir milli güvenlik meselesidir. Bu nedenle köylünün üretim gücü korunmalı, eğitim, teşvik ve teknoloji yatırımlarıyla desteklenmelidir.
• Kırsalda yaşamı teşvik edici politikalar üretilmelidir:
Köyde yaşam cazip hale getirilmeden, sadece kriz anlarında sahaya inmek yeterli olmayacaktır. Yolu, interneti, sağlık hizmeti olmayan bir yerde kimse yaşamayı sürdüremez. Kırsal kalkınma bir bütün olarak ele alınmalıdır.
Bugün Göle’de yankılanan sessiz çığlık, yarın market raflarında yankılanacaktır.
Bugün tedbir alınmazsa, yarın telafi mümkün olmayacaktır.
Bir hayvan ölür, bin umut gider.
Bir çiftçi küser, üretim susar.
Bir köy boşalır, bir millet zayıflar.
Göle’de yaşananlar yalnızca bir bölgenin değil, tüm Türkiye’nin geleceğine yazılmış uyarı cümleleridir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *