Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
27°
Ara

“Dayanamıyorum, ben bir anneyim! Feryadımı duyun...”

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
“Dayanamıyorum, ben bir anneyim! Feryadımı duyun...”

İzmir Şehir Hastanesi’nin önünde, gece gündüz nöbet tutan bir anne var: Gülseren Çalık.

Oğlu Mehmet Murat Çalık, Beylikdüzü Belediye Başkanıyken tutuklandı.

Ameliyat geçirdi, ardından yeniden cezaevine gönderildi.

Fenalaştı, hastaneye kaldırıldı, anjiyo oldu.

Yine cezaevine götürüldü.

Adli Tıp tetkikleri için bir oraya bir buraya sevk edildi.


Ve şimdi, mahkûmlar koğuşunda yeni tetkiklerini bekliyor.

Ama asıl mesele bu değil.

Asıl mesele şu:

Bir annenin göz göre göre eridiğini gördüğü oğlunun ardından “Dayanamıyorum… Ben bir anneyim… Feryadımı duyun” diyerek seslenmesidir.

“20 kilo verdi oğlum” diyor Gülseren Çalık.

“Ben bir anne olarak çok aciz durumdayım, çok üzgünüm. 1999’u yeniden yaşamak istemiyorum.”

(1999’da oğlu lösemiyle mücadele etmişti.)

“Ben Adalet Bakanı’ndan, hakimlerden, savcılardan merhamet istiyorum. Oğlumun günden güne eriyip gitmesine dayanamıyorum.”

Bu sözler; ne bir siyasinin, ne bir hukukçunun, ne bir hekimin sözleri.

Bu sözler, bir annenin ciğerinden koparak gelen kelimeler.

Bu ülkenin hangi vicdanı bu sese kulaklarını kapatabilir?

Bu yazının amacı adaleti etkilemek değil.

Tam tersine, adaletin insan onurunu ve yaşam hakkını gözeterek işlemesini istemek.

Mehmet Murat Çalık’ın suçlu olup olmadığına mahkeme karar verecektir.

Ancak daha mahkeme kararı ortada yokken, bir insanın cezaevi koşullarında, ağır sağlık sorunlarıyla boğuşarak yaşadığı dram, sessiz bir infaza dönüşmemelidir.

Bu, adaletin değil, cezanın hüküm sürdüğü bir tabloya evrilir.

Ve bu tablo, kamu vicdanında derin bir iz bırakır.
Devlet, yalnızca cezalandırma gücüyle değil; şefkatiyle, adaletiyle, merhametiyle devlet olur.

Bir anne, oğlunun hayatta kalması için sesleniyorsa,

Artık yalnızca tıbbi değil, vicdani kararlar zamanı gelmiş demektir.

Murat Çalık tutuksuz da yargılanabilir.

Ev hapsi gibi alternatif denetim yolları kullanılabilir.

Adalet, sağlıkla çelişmek zorunda değildir.

Bu sürecin sonunda, yaşanabilecek bir geri dönüşsüzlük; hiçbir doktorun, hakimin, savcının, siyasetçinin üzerinden kalkamayacağı bir yük olur.

Bunu görmek için sadece kanun maddelerine değil, kalbimize de bakmamız gerekiyor.

Sayın Adalet Bakanı’na, sayın yargı mensuplarına, devletin ilgili bütün kurumlarına sesleniyoruz:

Bir annenin feryadını duyun.

Oğlunu kaybetme korkusuyla geceleri hastane önünde nöbet tutan bir annenin gözyaşlarını yok saymayın.

Henüz suçu sabitlenmemiş bir insanın hayatını, belki de telafisi olmayan bir sona doğru sürüklemeyin.

Adalet yaşatır.

Devlet merhametiyle büyür.

Ve bir annenin duasındaki feryat, bu ülkedeki tüm vicdanlarda karşılık bulur, vicdanlardaki merhameti ortaya çıkarır.

Bu dua çok güçlüdür.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *