Cengizhan Kaya ile magazin gündemi
Haber dünyasında bir yıldız
İletişim dünyasının güçlü, özgüvenli ve vizyoner isimlerinden biri… Ecem Ercan, genç yaşına rağmen ekranların güven veren yüzü olarak haber dünyasında kendine sağlam bir yer edindi. 30 Aralık 1996 doğumlu olan Ercan, Beykent Üniversitesi İletişim Fakültesi Televizyon Haberciliği ve Programcılığı bölümünden mezun
Henüz üniversite yıllarında başladığı ekran serüveni, bugün onu sektörün en genç ve başarılı ana haber spikerlerinden biri haline getirdi Daha öğrenciyken, yani üniversitenin ikinci sınıfında, yaptığı başarılı sunumlarla dikkat çeken Ecem Ercan’ın kariyer yolculuğu adeta bir başarı hikayesi. Staj yapmaya fırsat bulamadan, yeteneğini fark eden patronu tarafından ana haber bülteni sunmaya davet edildi. Bu şans, aynı zamanda azmiyle birleşince onu kısa sürede ekranların tanınan ismi haline getirdi. 2019’da başlayan ekran deneyimi, 2021’den itibaren profesyonel olarak ana haber spikerliği ile taçlandı. Bugün hâlâ aynı kararlılıkla haber koltuğunda yer alan Ercan, “Koltuğumu bırakmaya ya da devretmeye hiç niyetim yok” diyerek mesleğine olan tutkusunu ifade ediyor.
Beğeni topluyor
Ana haberin yanı sıra, “Yaşama Dair” ve “Ekonomik Bakış” adlı programlarda da sunuculuk yapan Ecem Ercan, yalnızca haber değil, hayatın içinden konuları da izleyicilere aktarmadaki samimi üslubuyla beğeni topluyor. Kendine özgü çalışma tarzı, çok yönlü birikimi, özgün projeleri ve güçlü iletişimiyle fark yaratan genç spiker; pozitif enerjisi, ışıltısı ve zarafetiyle de dikkat çekiyor. İdealist, kararlı ve hedef odaklı kişiliği sayesinde kısa sürede büyük başarılar elde eden Ercan, “Kafama koyduğumu mutlaka gerçekleştiririm” diyerek azmini özetliyor. Gazetecilikte istikrar, güven ve samimiyetin simgesi haline gelen Ecem Ercan, genç yaşına rağmen edindiği deneyimlerle geleceğin değil, bugünün de güçlü ekran yüzlerinden biri olarak gösteriliyor.

Hem genç hem yetenekli
Mersin’in tarihi kenti Tarsus’ta doğan genç sanatçı Gözde Yıldırım, yeteneğini erken yaşlarda fark ettiren, disiplinli çalışmaları ve özgün sanatsal diliyle dikkat çeken isimlerden biri. Ortaokul yıllarından itibaren girdiği resim yarışmalarından ödüllerle dönen Yıldırım, bu süreçte öğretmenlerinin desteğiyle sanata adım attı
2006 yılında Mersin Nevit Kodallı Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi Resim Bölümü’nü kazanarak profesyonel yolculuğunun ilk kapısını araladı. Sanatsal formasyonunu daha da derinleştirmek isteyen Yıldırım, 2011’de Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü’nde eğitim aldı. Ancak sanatın yanında pedagojik yanını da geliştirmeyi seçerek Mustafa Kemal Üniversitesi Resim-İş Öğretmenliği bölümüne geçti ve 2018 yılında mezun oldu. Mezuniyet sonrası üç yıl boyunca Hatay’daki köy okullarında öğretmenlik yaparak, birikimini genç nesillere aktardı.
Uluslararası bir yolculuk
Pandemi dönemi, sanatçı için bir dönüm noktası oldu. 2022 yılında Hatay’da düzenlenen, 10 ülkenin katıldığı CLEAN ART Erasmus Projesi’nde eğitmenlik yaparak geri dönüşüm malzemeleriyle heykel üretimine katkı sundu. Proje sonrası eşiyle birlikte yeni bir serüvene atılan Yıldırım, Karadağ’a yerleşerek sokak sanatına yöneldi. Burada King Nicola’s Palace’da açtığı kişisel sergi, uluslararası kariyerinde önemli bir basamak oldu. Farklı kültürleri deneyimlemek ve yeni insanlar tanımak, onun sanatsal vizyonunu daha da zenginleştirdi. Ancak Kahramanmaraş depremi sonrası Türkiye’ye kesin dönüş yapmak zorunda kalan sanatçı, üretimlerine ara vermeden devam etti. 2023 yılında Venedik Bienali ile paralel düzenlenen saygın bir seçkide yer alarak dikkatleri üzerine çekti. Bugün hâlâ Mersin’de yaşayan Gözde Yıldırım, bir yandan sanat üretimlerine devam ederken diğer yandan Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Resim Bölümü’nde yüksek lisans yapıyor.
Tuvale önemli yansıma
Yıldırım’ın “Aklımdakiler” adını verdiği sanat pratiği, parçalı figürlerle belleğin kırılgan doğasını resmediyor. Onun eserlerinde anılar, bir yapboz gibi tekrar tekrar inşa ediliyor; kimi zaman bulanık, kimi zaman silik, kimi zaman ise net parçalarla izleyiciyi düşündürüyor. Belleğin güvenilmezliğine işaret eden bu görsel dil, izleyenlere bireysel hafızanın subjektif doğasını hatırlatıyor. Sanatçının kendi ifadesiyle: “Resimlerim beynimin içindeki kayıt cihazından kurtarabildiklerimdir.”

Ayça'dan harika bir şarkı
Müzik dünyasının enerjisiyle parlayan isimlerinden Ayça Peri, R-Dijital etiketiyle yayınlanan yeni teklisi “Para Bitti” ile dinleyicilerin karşısına çıktı. Şarkı, 4K çözünürlüğündeki video klibiyle netd müzik kanalında yayında
Sözleri Ayça Peri’ye, müziği ve düzenlemesi Özcan Şenyaylar’a ait olan şarkının klip yönetmenliğini de yine Özcan Şenyaylar üstlendi. “Para Bitti”, ilişkilerde maddi dünyanın yarattığı yüzeyselliğe cesur bir gönderme yaparken, Ayça Peri’nin güçlü vokali ve kendine has yorumuyla dikkat çekiyor. Şarkının sözleri, eğlenceli bir dille modern ilişkilerin gerçekliğini yansıtıyor:
“Para bitti aşk bitti, ne diyim ben aşkitom gitti…” Sözlerin yalın ama etkili kurgusu, Ayça Peri’nin müzikal anlatımındaki samimiyetle birleşiyor. Sanatçı, müzikteki yolculuğunu sadece sesle değil, vizyonu, çok yönlü birikimi, özgün projeleri ve sahnedeki pozitif enerjisiyle şekillendiriyor. Kendisini farklı kılan en önemli özelliklerinden biri de, her çalışmasında dinleyiciye hem görsel hem duygusal bir deneyim sunması.
Hem kulağa hem göze
Ayça Peri’nin ışıltısı, güçlü iletişimi ve sanata duyduğu tutku, “Para Bitti” klibine de yansıyor. Renkli sahneler, hareketli ritimler ve dikkat çeken styling detaylarıyla şarkı, hem kulağa hem göze hitap ediyor. Yeni nesil popun özgün temsilcilerinden biri olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Ayça Peri, müzik dünyasında uzun süre konuşulacak gibi görünüyor.

Gündemi konuşuyor!
İstanbul doğumlu başarılı televizyoncu Hülya Sarı, Kanal 34 ekranlarında yayınlanan “Gündem Özel” programının moderatörlüğünü üstleniyor
Hülya Sarı, yalnızca bir televizyon programcısı değil; aynı zamanda vizyoner bakış açısıyla medya dünyasında fark yaratan bir isim. Ürettiği özgün projeler, konulara derinlemesine yaklaşımı ve araştırmacı gazetecilik anlayışıyla dikkat çekiyor. Her yayında ele aldığı konulara getirdiği yorumlar ve alanında uzman konuklarla gerçekleştirdiği söyleşiler, Gündem Özel’i farklı kılan unsurlar arasında yer alıyor. Televizyonculuk kariyerinde istikrarlı bir başarı grafiği çizen Hülya Sarı, pozitif enerjisi, zarafeti ve ışıltısıyla da ekranlara ayrı bir renk katıyor. Gerek profesyonel duruşu gerekse izleyiciyle kurduğu doğal iletişim, onu kısa sürede medya dünyasının öne çıkan isimlerinden biri haline getirdi. Kendine özgü çalışma tarzı, çok yönlü birikimi ve güçlü vizyonu ile her bölümde yeni bir pencere açan Hülya Sarı, medya alanında üretken, dinamik ve örnek bir profil çizmeye devam ediyor.

Rap müzikte yeni yorum
Başkent Ankara sokaklarının ayazında büyüyen Deva A.K.A Yahya Bayraktar, Türkçe rap sahnesinde hem old school hem new school çizgiyi harmanlayan tavrıyla dikkat çeken isimlerden biri. On yılı aşkın süredir müzikle yaşayan sanatçı, özgün tarzı ve yüksek doğaçlama gücüyle “freestyle” ve battle rap sahnelerinin en karakteristik seslerinden biri olarak anılıyor
Deva Thug, şimdi ise yepyeni çalışması “Fıss” ile karşımızda. Şarkı, V.I.P Music Company™ etiketiyle yayımlandı ve dinleyiciye hem lirik gücü hem de karanlıkla aydınlığın iç içe geçtiği bir atmosferi aynı anda sunuyor. Eserde Deva’ya sahnede DOZ v.i.p eşlik ederken, müzik ve düzenlemede imzası bulunan isim ise Bozo parçanın aranjörlüğünü ise deneyimli prodüktör Efe Pekşahin üstlenmiş. “Fıss”, dinleyicisini sokağın nabzına götüren güçlü bir enerjiye sahip. Deva Thug, kelimeleri adeta bir silah gibi kullanarak, agresif ama kontrollü bir tavırla özgürlüğün ve kararlılığın altını çiziyor. Parçanın lirik dünyasında sokak ruhu, direniş, özgürlük ve bireysellik iç içe geçmiş durumda. Bozo’nun hazırladığı altyapı, bu enerjiyi modern bir neon estetiğiyle buluşturuyor ve ortaya özgün bir dinleme deneyimi çıkıyor.
Meydan okuyor
Karanlığı ruhu ve müziğiyle loş bir ambiyansa dönüştüren Deva, kendi ifadesiyle “hip-hop’u sadece bir müzik türü değil, bir yaşam biçimi” olarak görüyor. “Fıss”ta bu duruş net biçimde hissediliyor: ritimler kadar sözler de meydan okuyor. Türkçe rap kültürünü bir yaşam tarzı haline getiren Deva, ülkenin dört bir yanında sahne alarak hem müziğini hem de yaşadığı şehrin sanatını insanlara sevdirmeye devam ediyor. DOZ v.i.p ile kurduğu güçlü uyum, “Fıss”ın sahne enerjisini de güçlendiriyor. Aranjör Efe Pekşahin’in dokunuşları, şarkıya teknik olarak modern bir yapı kazandırırken; Bozo’nun prodüksiyon anlayışı parçayı “yeraltı hissi”nden alıp uluslararası bir sound’a taşıyor.

Selma'dan ilk roman
Kalemiyle hayatın görünmeyen yönlerine ışık tutan yazar Selma Alkan, ilk romanı “İntikâl” ile okurları derin bir içsel yolculuğa davet ediyor. MCK Yayınları etiketiyle yayımlanan eser, bir insanın kendi içinden kendi içine uzanan sessiz hesaplaşmasını konu alıyor
Resmî kimliklerden, unvanlardan ve kalıplardan sıyrılarak sadece “yazar” kimliğiyle var olmayı seçen Selma Alkan, yazarlığı bir süs değil, bir iç çağrı olarak tanımlıyor. “Yazmak benim için hayatı yargılamak değil; iç dünyaların sessiz kıvrımlarını görünür kılmaktır,” diyen Alkan, insanı ne tamamen iyi ne de bütünüyle kötü olarak değil, “kendi gölgesinde yürüyen bir varlık” olarak görüyor. Romanın merkezinde yer alan Yusuf karakteri, cezaevi duvarları arasında bir suçlunun değil, bir insanın kendiyle yüzleşmesinin simgesi. Alkan, İntikâl’i bir “iç yolculuk kitabı” olarak tanımlıyor ve “Okur, Yusuf’un dünyasında kendi sessizliklerini, kendi yarım kalmışlıklarını bulacak,” diyor.
İçsel bir çağrı
Yazar, kayıpların insan üzerindeki etkisini ise şu sözlerle anlatıyor: “Kayıplar hemen dönüştürmez; önce kırar, sessizliğe iter. Ama o sessizlik, farkındalığın alanıdır. Her acı, ruhun sınırlarını genişletir.” İntikâl, okuru kendi kırık zamanlarıyla yüzleştirirken, yarayı kanatmak yerine “yaradan doğabilecek ışığı” göstermeyi hedefliyor. Eser, “Gerçek dönüşüm nerede başlar?” sorusunu okurun kalbine bırakıyor. Selma Alkan, yazma sürecini planlı bir tercihten çok, içsel bir çağrı olarak tanımlıyor: “Kelimeler birikti, insanların suskun yüzleri satırlara dökülmek istedi. Yazmak benim için bir zorunluluktu.”
Her kitap bir ses
Yazar, edebiyatı yalnızca bir sanat değil, aynı zamanda psikoloji, sosyoloji ve felsefeyi harmanlayan bir bütün olarak görüyor. Hedefinin, insanın hem toplumsal hem içsel yönlerini aynı potada buluşturmak olduğunu belirten Alkan, “Okurun hem kendini hem dünyayı yeniden gözlemlemesini sağlayacak bir köprü kurmak istiyorum,” diyor. İlk kitabının doğuş sürecinde MCK Yayınları kurucusu ve Sosyal Hizmet Uzmanı Mustafa Cankurt’un desteğini de vurgulayan yazar, “Hocamın güveni bu heyecanı daha da büyüttü,” diyerek teşekkürlerini dile getiriyor. Yeni projeleri üzerinde de çalıştığını söyleyen Alkan, her eserinde okurun kendinden bir parça bulmasını arzuladığını ifade ediyor: “Her kitapta okurun ‘Bu kitap beni anlatmış’ diyebilmesini istiyorum. Her hikâye, okurun kendi kırılganlıklarına eşlik eden bir ses olmalı.”
