
Bayram temennisi

Kurban Bayramı’nın ilk sabahı...
Sabah ezanından sonra kalkanlar, mis gibi sabun kokularıyla yıkanmış çocuklar, annelerin erken saatlerden itibaren telaşla hazırladığı kahvaltı sofraları…
Yollarda bayramlık kıyafetleriyle yürüyen insanlar, kapı kapı dolaşan çocukların neşesi, mezarlıklarda bir Fatiha, bir dua…
Bayram yine gelmiş.
Ve evet, yine bir şekilde içimizi kıpır kıpır etmeyi başarmış.
İnsan bu sabahları seviyor. Çünkü bayram dediğin biraz da hatırlamak demek.
Unuttuklarımızı, ertelediklerimizi, küs olduklarımızı, sevdiklerimizi…
Bayramda her ev biraz daha sesli, biraz daha kalabalık, biraz daha umutlu.
Ama mutfağın kokusu ne kadar bayram olsa da, çarşı-pazardaki fiyatlar hâlâ bayram etmiyor.
Bu yıl da ekonomik zorluklar gölgesini düşürmüş bayram sabahlarına.
Kurban pazarlarında boş kalan çadırlar, kesilmeyen hayvanlar, azalan bağışlar…
Birçok kişi et değil, borç hesabı yaptı bu bayram.
Çocuklara verilen harçlıkların zarfları daha ince, alınan bayramlıklar daha ucuz.
Sofralar yine kuruldu, ama bazı tabaklar bu yıl daha boş.
Ve işin en garip tarafı, bu iki gerçeği aynı anda yaşayabiliyoruz.
Bir yandan içimizi ısıtan o geleneksel bayram sevinci, diğer yandan cebimizi soğutan hayat pahalılığı.
Bir yanımız “iyi ki bayram” diyor, diğer yanımız “keşke biraz da rahat edebilsek”…
Yine de bayramlar, unutmamamız gereken şeyleri hatırlatıyor:
İnsan insana muhtaç.
Bir çift gülen göz, bir sıcacık “bayramın mübarek olsun”, bir kahve fincanı, bir lokma et, bir tebessüm…
Bazen en değerli şey, en pahalı olan değil; birlikte olabilmek.
Bugün belki herkes doyasıya alışveriş yapamıyor, lüks sofralar kuramıyor ama hâlâ birbirimize sarılabiliyoruz.
Ve bu memlekette hâlâ bayram sabahı, insanın içine umut düşüyor.
Belki her şey yolunda değil, ama bayram geldi ya… İşte o bile bir şeyleri değiştiriyor.
Bayramınız kutlu olsun. Dilerim bu bayram, bereketin ve huzurun habercisi olur.