Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
14°
Ara

Ön yargıların gölgesinde toplumsal çürüme

YAYINLAMA:
Ön yargıların gölgesinde toplumsal çürüme

Günümüz toplumlarının en sinsi ve yaygın sorunlarından biri, insanları tanımadan, anlamadan ve dinlemeden, sadece zihinsel kalıplarımıza göre etiketleyip hızla yargılamamızdır. Sosyal medyanın başını çektiği her platformda, "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma" salgını kol geziyor. Bu artık bireysel bir zafiyet değil, neredeyse toplumsal bir patoloji haline geldi. 

Bir insanın kim olduğunu öğrenmeden, ne düşündüğünü anlamaya çalışmadan; geçmişini, emeğini veya duruşunu bilmeden onu bir kalıba sokma, bir etiketle tanımlama alışkanlığı son derece yaygın. Bugün birine, sırf bir fotoğrafta göründü diye siyasi görüş biçiliyor; katıldığı bir etkinlikten dolayı ideolojik kimlik yapıştırılıyor; sosyal medyada beğendiği bir paylaşımdan hareketle, kişinin karakterine, ahlakına, hatta inancına dair hüküm veriliyor. 

Oysa bireyi anlamadan yapılan her değerlendirme, hem kişiye hem de topluma ciddi zararlar verir. Bu tutumun ne dinî değerlerle, ne vicdanla, ne de toplumsal ahlakla bağdaştığı ortadadır. Kur'an-ı Kerim'de, "Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin..." (Hucurât Suresi, 12) ayetiyle, bu tür peşin hükümlü yaklaşımların tehlikesine dikkat çekilir. Batılı düşünürler de benzer uyarılarda bulunur. Nietzsche'nin "İnsanları gözlemleyin ama onları yargılamayın" sözü, sağlıklı bir toplumun temelinin anlayış ve empati ile atılabileceğini gösterir. 

Son dönemde sosyal medyada yaşanan linç kültürü, bunun en çarpıcı örneklerindendir. Hiçbir somut bilgi olmadan, konunun özü bilinmeden, insanlar belli bir düşünceyle özdeşleştirilip "taraf" ilan ediliyor. Ne konu araştırılıyor, ne niyet soruluyor. Sadece insanlar, önyargıların oluşturduğu bir hücreye hapsediliyor. 

Bu tutum, sadece bireysel kırgınlıklara yol açmıyor; toplumsal kutuplaşmayı da derinleştiriyor. Herkesi, kendi "mahallesinden" olmayan bir "öteki" olarak görmek, toplumun birlikte yaşama iradesini kemiriyor. Ortak akıl, ortak vicdan ve kolektif hareket etme duygusu aşınıyor. Unutulmamalıdır ki toplumun çöküşü, bazen büyük ekonomik krizlerle değil, küçük görünen ama kronikleşmiş yanlış ahlaki alışkanlıklarla başlar. 

İnsanları tanımaya çalışmak, niyetlerini sorgulamak yerine anlamaya niyet etmek, bu çağın en büyük erdemlerinden biridir. Herkesin sustuğu yerde anlamak, herkesin dışladığı yerde dinlemek, herkesin yargıladığı yerde empati kurmak zorundayız. Zira bu topraklarda birliğe, adalete ve vicdana her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. 

Unutmayalım: Ön yargı, hakikatle aramıza örülen bir duvardır. Ve o duvar yıkılmadan, gerçekle temas mümkün değildir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *