Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
14°
Ara

Ne olacak bu memleketin hali?

YAYINLAMA:
Ne olacak bu memleketin hali?

Bazen bir sabaha uyanırsınız ve memleketin üzerine çöken kara bulutların, geceden değil sistemli bir çöküşten geldiğini fark edersiniz. Türkiye işte öyle sabahlara uyanıyor artık. Hukukun üstünlüğüne inancın yerle bir olduğu, gençlerin geleceklerini pasaport kuyruklarında aradığı, emeklinin pazar filesini dolduramayıp açlığa razı olduğu bir ülkeye dönüştük.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne (İBB) yönelik sürdürülen sistematik baskılar, aslında sadece bir yerel yönetimi hedef almıyor. Bu operasyonlar, halk iradesinin nasıl hiçe sayıldığını, sandıktan çıkan sonucun nasıl türlü bürokratik ve yargısal oyunlarla yok sayıldığını gösteriyor. Ekrem İmamoğlu’na karşı açılan davalar, soruşturmalar, görevden alma tehditleri, aslında doğrudan halkın kararına bir meydan okumadır. Amaç açıktır: Alternatif bir yönetim başarısını görünmez kılmak ve herkesin gözünün önünde halkın umutlarını cezalandırmak.

Gençler üniversite mezunu ama işsiz. Eğitim sisteminden her yıl on binlerce diplomalı işsiz çıkarıyoruz. Yetmiyor, gençlerin en büyük hayali yurtdışına gitmek oluyor. Ne uğruna? Daha insanca bir yaşam, daha adil bir düzen, daha özgür bir gelecek için. Kendi vatanında nefes alamayan bir kuşak yetişiyor. Bu topraklarda kurulamayan gelecek, başka ülkelerde kök salıyor. En üretken, en parlak nesli elimizden kayıp giderken, yönetenler hâlâ “dış mihrak” masalları anlatıyor.

Emekliye gelince… Çalışmış, üretmiş, vergisini ödemiş, bu ülkenin taşını taş üstüne koymuş insanlar, şimdi açlık sınırının altında maaşlarla yaşamaya mahkûm. Ay sonunu getiremeyen emekliler, sabahın köründe zincir marketlerin önünde indirim kuyruğuna giriyor. Ekonomik krizden çıkış planı olmayan iktidar ise bol bol hamaset üretiyor, muhalefeti hedef gösteriyor, halkı kutuplaştırarak ömrünü uzatmaya çalışıyor.

Peki soralım: Bu ülke bu karanlıktan nasıl çıkacak?

Adalet olmadan kalkınma olmaz. Gençler olmadan gelecek kurulmaz. Emekli olmadan toplum ayakta kalmaz. Yerel yönetimlerin başarılarını cezalandırmak yerine örnek almak gerek. Ama bunların hiçbiri şu anki iktidarın lügatında yok. Onların lügatında sadece sadakat var, liyakat değil. İtaat var, özgürlük değil. Rant var, halk yok.

Bize düşen ne mi? Susmamak. Unutmamak. Örgütlenmek. Sokağın sesini kısmaya çalışanlara karşı bir arada durmak. Çünkü bu gemi batarsa, hepimiz batarız. Ama unutmayın, biz bu gemiyi batırmayacağız.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *