Geçmiş birikintilerimiz yüzünden öfkeliyiz!

Engellendiğimizde, haksızlığa uğradığımızda, önem verdiğimiz insanlar tarafından beklentilerimiz karşılanmadığında yaşadığımız ve hissettiğimiz duygu, öfkedir. Nasıl ki sevinmek, üzülmek bize ait bir duygu ise, öfkelenmekte bize ait bir duygudur. Hissedilen bu duygu bazı durumlar karşısında benimsenmişse ya da kalıplaşmışsa örneğin ‘’insanlar zaten bencildir! İnsanlar yaşam boyunca beni hep engellediler zaten!’’ gibi durumlar yaşanıyorsa bu genellemenin tek açıklaması vardır o da geçmişte biriktirdiğimiz, çözümleyemediğimiz ve üstünü örtmek zorunda kaldığımız bir takım kızgınlıkların varlığıdır.
Geçmişte olan biten her şeyi geleceğe taşır ve orada yaşamaya başlarız. Bazen işin içinden çıkamayız. Bu gibi duyguların bilinç dışındaki varlığı ile dolup taşarız. Çevremize yansıtırız. Tüm yaşamımız bastırılmış duygularımıza göre şekillenir. Bu duyguların varlığı geçmişimizdir ve bazı durumlardan kaçınmak için bilinç dışına iter, korkuları biriktirir ve olmadığımız biri gibi yaşarız. Bir başkasına kızar, onu sorumlu tutarız. Aslında kızdığımız başkası değil, kendimizizdir. Sevgili Engin Geçtan’ın buna çok güzel bir örneği var. ‘’ Eğer bir insan, abartılmış bazı davranışlar gösteriyorsa gerçekte o davranışın tam karşıtı duygular yaşadığını düşünmekte fayda var.’’
İnsanlar eksikliğini hep gizlemek ister. Aslında ipuçları verirler ama kendilerindeki bu olumsuz davranışların farkında değillerdir. Mesela Mazoşist ve Sadist insanlar. Mazoşist, kendisine acı verilmesinden haz duyma durumu. Sadist ise bir başkasına ruhsal veya fiziksel acı çektirmekten haz alma durumudur. Bazen kişi davranışa dökemediğini hayallerinde yaşayarak doyum sağlamaya çalışır.
Yine Geçtan’ın kitabında verdiği bir örnek üzerine, bu hayaller iki türlüdür. Zafer kazanan kahraman ve mağdur kahraman. Birinci hayal türünde kişi kendisini güçlü, yetenekli, çevresinden saygı görmüş biri olarak düşler. Bu şekilde düşmanca duygular bu hayal yoluyla boşalır. Zafer kazanmış bu kahraman önüne çıkan herkesi ezer ve geçer. Güçlüdür. İkinci hayal türünde ise mağdur kahraman gideceği yolda çeşitli engellemeler ve haksızlıkla karşılaştığı için yenik düşmüş, bu yolda gösterdiği yüreklilik sayesinde insanların ona hayranlık duyduğunu düşler. İşte bu örneklere göre birinci türdeki hayal sadist bir durumu, ikinci türdeki hayal mazoşist bir durumu anlatır.
Özetle, yaşadığımız olumlu duygular nasıl bize aitse, olumsuz duygularda bize aittir ve bu duygular kabul görmelidir. Olumsuz duyguları yaşamamıza izin verilmedikçe ve bastırılmasını zorunlu kıldıkça, insanın kendisine yabancılaşması ve düşmanca eğilimlerin gelişmesi kaçınılmaz olur.