
Türkiye eski Türkiye değil !

Geçen haftaya TÜSİAD'ın açıklamaları ve yine İstanbul'da yerel yönetimlere yönelik operasyonlar damga vurdu. Bence birazdan biraz fazla geç kalınmış bir açıklama olsa da iş adamlarımızın ülke gündemine ilişkin haklı eleştirileri toplumda karşılık buldu. Bakın; “Susma sustukça sıra sana gelecek” günümüz için önemli bir söz. Katılımcı demokraside insanlar sorunlarına çözüm bulmak icin düşüncelerini ifade eder rahat yaşar. Konusmayan toplumlar köle gibi verilene razı olur. Hak mücadele ederek alınır. Gerçek şudur ki haksızlıklar usulsüzlükler karşısında susmak onaylamaktır. Ülke gündemi içinde boğulurken özellikle Avrupa ülkelerinden Avrupa Parlamentosu'ndan yükselen sese de AKP iktidarının kulaklarını tıkamaması gerekmektedir. AP'den yapılan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu davaları ve süreciyle ilgili açıklamada “Siyasi yasak olasılığı baskının göstergesidir" denildi. Türkiye'de muhalefet partilerine mensup belediye başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyum atanmasını da kınadı. Yani demem odur ki bizde olanlara olumsuzluklara AB başta olmak üzere dünyada sessiz kalmıyor.
Evet; Türkiye eski Türkiye değil! Konuşan tartışan Türkiye de değil. Demirel, Özal dönemlerine eğer ülkenin büyük çoğunluğu hasret kalmışsa bugün ülkede çok ciddi sıkıntılar var demektir. Bugün siayset yapan kimilerinin karikatürünü bile yapmakta zorlanan bir basın özgürlüğümüz vardır. Zaten son TÜSİAD toplantısında adete fotoğrafı çekilen Türkiye'de deyim yerinde ise mızrak çuvala sığmaz hale gelmiştir. Türkiye konuşan Türkiye olmaktan giderek uzaklaşmaktadır. Konuşanın "Yatarı" olmamasına rağmen hapisler atılması. Tutukluluğun istisna değil kural haline gelmesi kangrenleşmiş bir sorundur. TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ömer Aras'ın söylediği gibi. Ülke olarak moralimiz bozuk. Güven bunalımı yaşıyoruz. Eski Türkiye diyerek dalga geçilen dönemde herkes konuşuyordu, siyaset meydanı diye bir program vardı her şey özgürce konuşulurdu hadi şimdi aynı programdan yapsınlar bakalım!
TÜSİAD ne diyor? Hukuka güven azaldı. Yanlış mı? Tutuklamalar ceza halini aldı. Yanlış mı? Gelir dağılımı bozuldu. Yanlış mı? Adil paylaşım olmalı. Yanlış mı? Ekonomide yanlış kararlar alındı. Yanlış mı? Kamuda tasarruf yok. Yanlış mı? Enflasyonla mücadelede sadece para politikası yeterli değil. Yanlış mı? İşveren de çalışan da mutsuz. Yanlış mı? Sistem çöktü. Yanlış mı? Bu durumda yabancı yatırımcı gelmiyor. Yanlış mı? Hangi tespit sizi rahatsız etti?
Yeni Türkiye'de; Kurallarımız vardır ama uymayan çoktur, yeterli denetim yoktur. Bu ölümlerin ana nedeni sistem bozukluğudur.
Yeni Türkiye'de maalesef Avrupa'da en fazla mahkum ve tutuklu sayısı ile ve yeni cezaevleri inşa edileceği açıklamalarıyla övünülmektedir.
Yeni Türkiye'de olaylarda sorumlular görevden ayrılmamakta, hesap vermemekte ve yerlerine yetkin kişiler gelmemektedir.
Yani, artık 90'ların 80'lerin daha özgür günleri özlenmektedir. Ekonomiye de bakarsak eski Türkiye'nin Yeni Türkiye'ye fark attığını görürüz.
Türkiye siyasi olaylar açısından da son dönemde "olağanüstü" gelişmelerle sarsılmaktadır. Konuyla ilgili olarak nitelendiren TÜSİAD YİK Başkanı Aras, muhalefet partilerine ait belediyelerdeki gözaltılar, menajer Ayşe Barım'ın tutuklanması ve teğmenlerin TSK'dan ihracı gibi olaylara da değinerek şunlar söylemişti; “Çok kısa sürede arka arkaya gelen bu olayların toplumda "endişe yarattığını ve güveni sarstığını söyleyebiliriz. Ayrıca tutukluluğun istisna değil kural haline gelmesi gibi kangrenleşmiş bir sorunun kanunlar değişse de çözülmediğini görüyoruz'. Şimşek'in ekonomi programına destek veriyorsak da her şeyin yolunda olduğunu söyleyemeyiz.”
Konuşmalarda son dönemde yaşanan tutuklamalardan ihraç edilen teğmenlere, Kartaltepe yangını, İliç madeninde toprak kayması ve depremler gibi kamuoyunda ihmal şüphesiyle gündeme gelen olaylara ve küresel gelişmelere geniş yelpazede konulara değinildi. Hukukun üstünlüğüne vurgu yapan TÜSİAD yöneticileri, enflasyonla mücadelenin maliyetine katlanmanın giderek zorlaştığını kaydetti.
TÜSİAD YK Başkanı Orhan Turan ise konuşmasında Aras'ın sıraladığı sorunlara ek olarak, "Yeni yasal düzenlemelerle, kamu görevlilerinin Devlet Denetleme Kurulu tarafından görevden alınmasının ve TMSF'nin şirketlere kayyum olarak atanmasının mümkün olduğunu” savundu. "Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, galiba artık şirket kurmaktan daha kolay. Kadın cinayetlerinin de, çocuk tacizlerinin de sonu gelmiyor" diyen Turan, tüm bu sorunların arkasında, “hukuka olan güvenin sarsılması” olduğunu savundu.
Bu böyle gitmez
Gerçek şudur ki hukukun işletilmediği, yargı baskısının ekonomi üzerinde bir sopa olarak kullanıldığı, yalnızca hükümet destekli firmaların güç kazandığı bir ortamda gelir adaletsizliği derinleşir, orta sınıf erir ve toplumda yalnızca küçük bir zümre refah içinde yaşar. Bu tablo sürdürülebilir değildir. Bakınız ülkede her alanda sıkıntılar yaşanmaktadır. Örneğin sanat ve film dünyasına bakarsak yaşananlar birkaç dizi meselesi değildir.Ayşe Barım’ın Gezi direnişinin organizatörü olarak anılması, oyuncuların asılsız suçlamalar ile ifadeye çağrılması ile süreç tamamen iktidarın kontrolünde hem Gezi direnişini hem de bu direnişe katılan oyuncuları itibarsızlaştırılarak kendi gerçeklikten kopuk ancak somut yaptırımlara açık anlatılarını güçlendirmiş oldular. Yine balşa dönersek Yeni Türkiye'de geçenlerde Bolu Kartalkaya'da 78 canımız yanarak hayatını kaybetti. Yangın çıkabilir ama 78 kişi ölmez. Ölüyorsa nedeni usulüne uygun yapılmayan binalar ve denetimsizliktir. Çöken bir sistemdir. Bu olay yakın tarihte olduğu için henüz yüreklerimizde.