
Alevi çatı örgütleri ve Merdan Yanardağ üzerine

Son günlerde kamuoyunda Alevi Bektaşi kurumlarının ortak açıklaması ile gazeteci Merdan Yanardağ’ın sözleri üzerine başlayan tartışma, ne yazık ki toplumda yeni bir ikilik yarattı. Oysa içinde bulunduğumuz ağır koşullar, bizlere ayrışmayı değil birlik ve dayanışmayı dayatıyorken Alevi kurumlarının durup dururken Alevilik ve İslam tarihinde oldukça birikimli akademik bir kişi üzerinden sisteme malzeme yapma pahasına hassasiyet göstermek de neyin nesi?
Talihsiz bir tartışma
Yanardağ’ın sözleri, bağlamından koparılarak “Aleviler hainsiz olmaz” gibi çarpıtılmış biçimde kamuoyuna yansıtıldı. Bunu yapan da yandaş. Oysa konuşmanın bütününe bakıldığında, “Her toplumda hain çıkar, Aleviler de bundan muaf değildir” deniliyor. Bu ifade ne Alevi toplumunu hedef alıyor ne de Alevilerin mücadelesini küçümsüyor. Tam tersine, “bu ülkenin en temiz ve masum insanları arasında Aleviler vardır” sözleriyle, Alevi toplumu onurlandırılıyor.
İhanet ve eleştiri arasındaki fark
Evet, Aleviler bu ülkede tarih boyunca yasaklanmış, baskıya uğramış ve büyük bedeller ödemiştir. Ama bu, Alevilerin eleştiriden muaf olduğu anlamına gelmez. Her toplumun içinde farklı çıkarlar, yanlış tercihler ve toplumsal mücadeleye zarar veren tutum ve davranış içinde olanlar düşkünler yok mu? En tarihsel bilindik “Hızır Paşa “ değil mi ? O kadar çok geriye gitmeyelim çevremize bakalım nelerini görürüz. Pir Sultan’ın “Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan” deyişine kadar Alevi tarihinin kendisi de bu gerçeğe işaret eder. İhaneti dile getirmek, bir topluma hakaret değil, tarihin ve toplumsal mücadelenin gerçekliğini kabul etmektir.
Alevi kurumlarının çelişkisi
Bugün ortak açıklamaya imza atan Alevi kurumlarının, devletin kurduğu Alevi-Bektaşi Cemevi Başkanlığı’nı açıkça “ihanet” olarak nitelediğini biliyoruz. Kendi içlerinde bu kadar ağır ithamlar dile getirilirken, Yanardağ’ın sözlerine bu denli sert bir tepki verilmesi bir çelişki değil midir? Eleştiri hakkını sadece kendine tanıyıp, dışarıdan geleni (ki Yanardağ dışarıdan değildir.) “hakaret” diye reddetmek, demokratik bir tutum olamaz.
İktidarın oyununa gelmemek
Unutulmamalıdır ki; iktidar blokunun en büyük başarısı, demokrasi güçlerini birbirine düşürmektir. AKP’nin trolleriyle aynı hizaya düşecek şekilde TELE1’in ve Yanardağ’ın hedefe konulması, en başta Alevilerin sesini kısmakla eşdeğer bir sonuç doğuracaktır. Bu tartışma, farkında olmadan tek adam rejimine malzeme sunmak ve demokrasi cephesinde gedik açmak anlamına gelir. Alevi kurumları her nedense Yanardağın sözlerine gösterdikleri “hassasiyeti” dönemin otoriter rejime malzeme sunma konusunda hassasiyet göstermedikleri anlaşılmaktadır. “Bize kimse laf edemez” efelenmesi ve gündem oluşturma gücünüz Yanardağ ‘a mı yetiyor? Derdimiz Yanardağı savunmak değildir. Ama öyle zamanlar vardır ki, iddanızda kendinizi yüzde yüz haklı görüyorsanız savunma hakkınızı “ saklı kalmak kaydıyla” bir yere not edersiniz. Ama o gün, bu gün değil.
Demokrasi, eleştiri ve birlik
Demokrasi eleştirisiz olmaz. Eleştiriyi hainlikle, uyarıyı hakaretle karıştırmamak gerekir. Bugün yapılması gereken, sözlerin bağlamını çarpıtarak demokratik kamuoyunu bölmek değil; yan yana durmanın yollarını aramaktır. Alevilerin tarihsel mücadele mirası, eleştiriyi yasaklayan değil; hakikati söylemekten korkmayan bir mirastır.
Sonuç olarak; Merdan Yanardağ’ın sözlerini bir “hakaret” değil, bir “uyarı” olarak görmek gerekir. Demokrasi mücadelesine omuz verenleri hedef almak yerine, iktidarın değirmenine su taşımayan bir sorumlulukla davranmak, bugün hepimizin ortak görevidir. En başta da Alevi kurumlarının!