Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Açık
19°
Ara
Damga Genel Beni silemezsiniz!

Beni silemezsiniz!

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'e yönelik sözleri nedeniyle yargılandığı davanın ikinci duruşmasına çıktı. Duruşmaya çok sayıda avukat ve parti temsilcisi katıldı. İmamoğlu savunmasında, “Ülke yanıyor. Ekonomi çökmüş. Millet umutsuz. Ama siz hâlâ cezalandırma peşindesiniz. Resmim, sesim, sosyal medya yasak. Ama bilin ki milletin gönlünden beni silemezsiniz” dedi. Dava, 16 Temmuz'a ertelendi

Okunma Süresi: 7 dk

HABER MERKEZİ

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) yönelik soruşturma kapsamında tutuklanarak görevden alınan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'e yönelik sözleri nedeniyle açılan davanın ikinci duruşması Silivri'de görüldü. Duruşmayı, CHP Genel Başkanı Özgür Özel de takip etti. Sanık müdafilerine esasa dair mütalaayı incelemeleri için 10 günlük süre verildi. Duruşma, 16 Temmuz Çarşamba saat 10.00'a ertelendi. Öte yandan İmamoğlu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek'e yönelik sözleri nedeniyle açılan davada yeni bir gelişme yaşandı.  Davayla ilgili duruşmaya 3 gün kala mütalaanın dosyaya girdiği ortaya çıktı. İmamoğlu hakkında 3 suçtan 7 yıl 4 aya kadar hapis cezası talep edilirken, "siyasi yasak" da istendi. Duruşma salonuna getirilen Ekrem İmamoğlu, izleyiciler ve milletvekilleri tarafından ayakta karşılandı.

Ferdi Zeyrek’i andı

Duruşma, İmamoğlu’nun savcılık mütalaasına karşı beyanıyla başladı. Hayatını kaybeden Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’i anarak sözlerine başlayan İmamoğlu, “Yanında olamadım. Dua ettim, mekanı cennet olsun. Bir ders bırakarak gitti. Yüzbinlerce insan yas tuttu, ebediyete zarafetle yürüdü. Sadece 14 ayda yaptıklarıyla milletimizin gönlüne girdi. Yüzbinlerce insanın senden benden ayrımı yapmayan yöneticiye hasretini ortaya koydu” dedi. 4 gündür devam eden İsrail - İran çatışmasına değinen İmamoğlu, “Mecbur kalmadıkça savaşın bir cinayet olduğunu söyleyen Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerinin aksine, bu çatışmalar ne yazık ki böyle bir anlayışla sürdürülmektedir” diye konuştu.

Neden tutsağız?

Duruşmasının Çağlayan yerine Silivri’de yapılmasını eleştiren İmamoğlu, “Ben buraya yaklaşık 90 gündür haksız ve hukuksuz bir biçimde bulunduğum zindandan geliyorum. Türkiye’ye büyük maddi ve manevi, uluslararası itibarına zarar veren bu operasyonlar nedeniyle ben ve arkadaşlarım neden tutsağız?” diye sordu. İmamoğlu, “Ülkeye bu bedel neden ödetiliyor? Hukukla ilgisi olmayan bu sorunun cevabını haykırmaya devam edeceğim. İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır diyen zihniyete karşı 3 kez seçim kazandığım için buradayım” dedi. İmamoğlu, kanala, ranta ve yalana karşı durduğu ve Cumhurbaşkanı adayı olduğu için tutuklu olduğunu belirtti.

Ekonomik bedeli ağır

“Cevabı olmayan ama en net soruyu soruyorum: Biz neden Silivri’deyiz?” diyen İmamoğlu, “Manevi bedeli ağır, moral bedeli ağır, ekonomik bedeli ağır. 'Ben ekonomistim' dediği için değil; gerçekten ekonomist olan kişilerin hesabına göre bu operasyonun bedeli yaklaşık 150 milyar dolar. Krizlerin içinde boğulurken bu bedel neden ödeniyor? Ben neden Silivri’de tutsak, zindandayım?

Çünkü “İstanbul’u kazanan Türkiye’yi kazanır” diyen bir zihniyete karşı tam üç kez seçim kazandık. Çünkü 16 milyon insanımıza eşit hizmet götüren, yoksullardan gençlere, çocuklara, kadınlara kadar herkese dert ortağı olan, dertlerine çözüm üreten halkçı belediyecilik yaptığımız için buradayız” ifadelerini kullandı.

Cezalandırılıyoruz!

Yargılanmadığını, cezalandırıldığını savunan İmamoğlu, “Türkiye tarihinde görülmemiş uygulamaları bu millet yaşadı. Şafak vakti evlerden insanlar alındı; beş gün boyunca nezarette, pislik içinde, aç ve susuz bırakıldılar. Tutsak arkadaşlarımız yargı mensupları tarafından tehdit edildi.  Aileleri ve işleri ile tehdit edilerek iftiraya zorlandılar. 600–700 kilometre mesafelere, onlarca arkadaşımız acımasızca sürgün edildi. Kadınlara daha büyük zulümler yapıldı; iftiraya zorlandılar. Avukatların savunma hakları ellerinden alındı; gizlilik kararlarıyla susturuldular. Gençler, aylarca protesto yaptıkları için hapiste tutuldu. Ne yazık ki milyonlarca insanı temsil eden belediye başkanları, siyasi yol arkadaşlarımız, kıymetli bürokratlarımız haksız ve hukuksuz bir şekilde hapisle cezalandırılıyor. Millet açlık ve sefalet içindeyken, bu zulüm koltuk hırsıyla yapılıyor” dedi.

Yargıya çağrı yaptı

“Bu süreçte, benim ülkem adına en büyük idealim; bir hukuk devleti tahayyülüdür" diyen İmamoğlu, “Ancak öyle bir hukuk devleti ki; yalnızca metinlerde değil, uygulamada da adaleti esas alsın. Hâkimin önündeki dosyada isim değil delil, düşünce değil eylem, aidiyet değil hukuk konuşulsun. Savunma, yargının asli unsuru olarak saygı görsün. Hiçbir yurttaş, hak ararken korkmasın. Bir insan, fikrini beyan ettiğinde değil, susmak zorunda bırakıldığında tehdit altında olduğunu hissetsin. Kararı veren yargı mensupları, yani adaleti sağlamakla mükellef şerefli insanlar verdikleri kararlardan dolayı herhangi bir korku veya endişe yaşamadan, bağımsız ve tarafsız olarak düşünsün, karar versin. Benim tahayyül ettiğim hukuk devleti; iktidarların değil, adaletin hüküm sürdüğü bir düzendir” açıklamasını yaptı.

Beni silemezsiniz!

İmamoğlu savunmasının devamında, “Gelelim en vahim meseleye: Gelelim turpun büyüğüne, dananın kuyruğuna, ahtapotun kollarına. Benim anamın ak sütü gibi helal diplomamı bir koltuk uğruna iptal ediyorsunuz. 28 kişinin daha hayatını mahvediyorsunuz. Savcılık bu işi hızlandırmak için devreye giriyor. Bu yapılır mı? Ülke yanıyor. Ekonomi çökmüş. Millet umutsuz. Çocuklar ağlıyor. Ama siz hâlâ cezalandırma peşindesiniz. Resmim yasak, sesim yasak, sosyal medya yasak. Ama bilin ki milletin gönlünden beni silemezsiniz. Sevgi büyür, büyür, büyür. Güç gösterisi, zayıflığın alametidir. Bir iktidarın en zayıf hali, muhaliflerini tutukladığı andır. Meşru bir iktidar, böyle bir zulme tenezzül eder mi? Etmez. Karizma, elindeki yetkiyi masum insanlara karşı kullandığın anda yerle bir olur. Bir ülke yanlış yolda ısrar etmez. Eğer ederse, bu kibirdir. Bunun adı patika bağımlılığıdır. Türkiye başka bir yol gösteriyor. Dünya ve konjonktür bizi başka bir yöne çağırıyor. Bu dönemi ıskalarsak gençlerimize ve geleceğimize yazık olur. Buna müsaade etmeyeceğiz, derdimiz budur. Bizim derdimiz budur” diye konuştu.

 

Üstünlerin hukuku var!

Yargının bağımsız olmadığını belirten İmamoğlu, “Her gün 'Yargı bağımsızdır' demeci verince yargı bağımsız olmuyor.  Yargı bağımsızlığı için  irade gerekir. Aksi halde 100 kuruma iş yapan birine 'çete' dersiniz; 5 CHP’liyi hedef alır, 95’ine dokunmazsınız; sonra o 'çete' dediğiniz kişiyi serbest bırakırsınız. Bu, hukuk devleti değil, üstünlerin hukuku olur. Hayalini kurduğum bu hukuk sistemi, bu binadaki herkesin evlatlarına, torunlarına eşit şekilde muamele edilmesini sağlar. Hiçbir çocuğumuz sabah baskınıyla evinden alınmaz. Hiçbir yurttaşımız, düşüncesi nedeniyle düşmanlaştırılmaz. Ben, bu ülkenin her insanını seven bir yönetici olarak çocuklara ayrı bir sevgiyle bakan, insan sevgisini yüreğinde taşıyan biriyim. Bizim idealimiz; üretken, düşünen, yaratıcı, doğaya saygılı, kindarlıktan uzak, dünya ile rekabet edebilen bir gençliktir” dedi.

TÜM DAVALARI TEK TEK SIRALADI

"Evet, mücadeleye devam ediyorum. Bu, sadece benim ya da yol arkadaşlarımın değil; milletimiz adına verilen büyük bir mücadeledir" diyen İmamoğlu, “Neler yaşadım, neler: Ahmak Davası: Hadi anlatın bakalım, neden hâkim değişti? 2,5 yıldır neden istinafta bekletiliyor? Seçim İptali: Koca İstanbul halkını, iradesini nasıl suçladınız? Sandıklar, görevliler suçlu değil ama seçim iptal. O hâlde soruyorum: Kim çaldı? Büyükçekmece Davası: 1000 gün oldu, dört duruşma geçti, savcı yok, mütalaa yok. Bu nasıl bir kötülük? Bilirkişi Davası: 24 dosyada aynı kişi bilirkişi. Bunun tesadüf olduğuna, bir olasılık olduğuna inanmamızı bekliyorlar yahu, hangi akıl ile dalga geçmektedir, bu milleti küçümsemektir. Avukatlarım suç duyurusunda bulundu, ses yok. Ben bu haksızlığı milletime açıklayınca hemen resen soruşturma. Bu mudur hukuk?” diye sordu.

ADALETTEN ZARAR GELMEZ

Savunmasında, “Bu ülkeyi uçurumun kenarına getirmekten vazgeçin” diyen İmamoğlu, “Beni ve arkadaşlarımı tutuksuz yargılayın. Çağırın, gelelim. Saygısızlık etmeyiz ama biz de saygı bekleriz. Etrafımızda hemen tüm bölgeye yayılma riski gösteren ağır bir jeopolitik kırılma yaşanırken, Türkiye ağır sorunlarının üstüne bu kırılmaların yarattığı siyasi ve iktisadi risklerle boğuşurken, iktidarın da tabiriyle 'iç cepheyi güçlendirmek' dışında artık yol yoktur. Bu ülke karşılıklı uzlaşma ortamından, birlikten, beraberlikten, adaletten zarar görmez. Bugün artık herkes için şapkayı önüne koyup düşünmekten başka yol yoktur. Ya bu ağır resmi değiştireceğiz ya da geleceğimizi kaybedeceğiz. Millet büyüktür. Bu toprak, bu bayrak, bu makamlar milletindir. Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” dedi.

 

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *