Gerçeklerden Haberdar Olun
İstanbul
Parçalı bulutlu
15°
Ara

Bir devrimin adı: Türk kadını ve sandık

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Bir devrimin adı: Türk kadını ve sandık

5 Aralık 1934…
Bu tarih, yalnızca Türk kadınına verilen bir hak değil, Mustafa Kemal Atatürk’ün çağdaş Türkiye hayalinin en güçlü imzalarından biridir. Türk kadını, Atatürk’ün öncülüğünde seçme ve seçilme hakkına kavuşarak sadece sandığa değil, milletin kaderine de ortak olmuştur. Üstelik bu hak, dönemin birçok Batı ülkesinden çok daha önce verilmiştir. Bu, bir tesadüf değil, bilinçli bir devrimdir.
Atatürk, “Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım diyemez” derken, kadının fedakârlığını değil, yönetme hakkını da teslim ediyordu. Ona göre kadın toplumun gerisinde olmamalı, önünde yürümeliydi. Çünkü Atatürk biliyordu ki bir toplum, kadını kadar ilerleyebilir.
1935’te Meclis’e giren 18 kadın milletvekili, yalnızca siyasete adım atmış kadınlar değil; Cumhuriyet’in kadına açtığı büyük yolun ilk yürüyenleriydi. O gün Meclis’te yankılanan kadın sesi, aslında Türkiye’nin dünyaya verdiği güçlü bir mesajdı.
Ancak aradan geçen 90 yıla rağmen bugün hâlâ şu gerçekle yüz yüzeyiz. Kadınlar seçme hakkını en güçlü şekilde kullanıyor ama seçilme konusunda aynı oranda temsil edilemiyor. Meclis’te, belediyelerde, karar mekanizmalarında kadın oranı yeterli değil. Oysa Atatürk’ün hedefi hak vermek değil, o hakkın fiilen kullanılmasını sağlamaktı.
Asıl sorun bugün yasalarda ve zihniyetlerde düğümleniyor. “Kadından siyasetçi olur mu?” sorusu kimi çevrelerde fısıltıyla da olsa dolaşıyor. Oysa bu soru, Cumhuriyet’in temel felsefesine de Atatürk’ün kadın anlayışına da açıkça aykırıdır. Çünkü Atatürk için kadın, toplumun süsü değil, eşit ortağıdır.
Türk kadını tarih boyunca sadece evinde değil; cephede mermi taşıyarak, tarlada üretim yaparak, okulda öğretmen olarak, hastanede doktor olarak, adalet kürsüsünde hâkim olarak ülkenin her alanında var olmuştur. Şimdi de siyaset masasında daha güçlü biçimde yer alma zamanıdır.
Seçme ve seçilme hakkı bir sandık meselesi değildir. Bu hak; söz, irade ve sorumluluk hakkıdır. Kadının siyasette daha güçlü olması, kadınların değil, Türkiye’nin daha adil, daha vicdanlı ve daha dengeli yönetilmesi anlamına gelir.
Geçtiğimiz gün 5 Aralık’ı anarken bir anıyı değil, bir sorumluluğu hatırlıyoruz. Atatürk’ün Türk kadınına açtığı yol hâlâ yürünmeyi bekliyor. Hak verildi, yol gösterildi; şimdi görev, o yolu cesaretle tamamlamaktadır.
Atatürk’ün dediği gibi:
“Şuna inanmak lâzımdır ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir.”
Türk kadını dün sandığa gitti,
Bugün karar masasına daha güçlü oturmak zorunda.
Çünkü Cumhuriyet bunu emrediyor.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *