Seçim neyi gösterdi?
Avrupa siyasetini takip edenler bilir. Duymuş olmalısınız. Hollanda, dört buçuk yılda üçüncü kez yeni bir parlamento seçti. Sağcı koalisyonun hızla çökmesinin ardından, Hollandalılar Çarşamba günü sandık başına gitmişti. Ve her seferinde, seçim gecesi sürprizi çok büyüktü çünkü sonuç çoğu anketle hiç uyuşmuyordu. İki yıl önce aşırı sağcı populist lider Geert Wilders'ın yükselişiyle bir sürpriz yaşanmıştı.
* * * *
Dört yıl önce de, bir partinin daha önce pek tanınmayan bir lideri, beklenmedik bir şekilde ikinci sırayı garantilediği için bir konferans masasına çıkıp dans ettiği söyleniyordu. Şimdi de Geert Wilders Çarşamba akşamı geç saatlerde mikrofonların başına geçtiğinde, bitkin ve bezgin görünüyordu. Seçimde 37 sandalyeden 11'sini kaybetmek, sağcı popülist Özgürlük Partisi (PVV) için kesinlikle bir yenilgiydi.
* * * *
İki yıl önceki seçimde Özgürlük Partisi açık ara en büyük güç haline gelmiş ve ardından dört sağcı partiden oluşan bir koalisyona on bir ay boyunca liderlik etmişti - ta ki safları bozup erken seçime zorlayana kadar. Kesin olmayan sonuçlara göre, şimdi önemli bir kayıp yaşadı: 37 sandalyeden şimdi 150 üyesi olan üst mecliste sadece 26'sına sahip. Seçim kampanyasının başlangıcında, mutlak bir çoğunluk hayal ediyordu.
* * * *
İki koalisyon ortağı daha da kötü bir performans sergiledi. Yeni kurulan bir parti ‘Yeni Toplumsal Sözleşme‘ tek bir sandalye bile kazanamadı ve iki yılda yirmiden sıfıra düştü. İkinci ortak olan ve Almanya'daki ‘Özgür Seçmenler Hareketi'ne benzeyen Çiftçi ve Vatandaş Hareketi ise oy oranını neredeyse yarı yarıya düşürdü. Çiftçi protestoları sırasında kırsal kesimdeki hoşnutsuzluğunu dile getirmeyi başarmış olsa da kaybetti.
* * * *
Sağ-liberal Özgürlük ve Demokrasi Halk Partisi'nin (VVD) lideri Dilan Yeşilgöz-Zegerius için seçim gecesi, partideki birçok kişinin korktuğu kadar felaketli geçmedi. Parti, 2023'e kıyasla iki sandalye kaybederek 22 sandalye kazandı; üçüncü parti konumunu korudu. Bu, selefi Mark Rutte'nin ihtişamlı günlerinden çok uzak bir sonuç. Ancak parti bir ara dramatik bir düşüşle karşı karşıya kalmış, Yeşilgöz liderliğini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyaydı.
* * * *
Rob Jetten liderliğindeki so-liberal Demokratlar66‘ın, bugüne kadarki en iyi seçim sonucunu elde etmesi sürpriz oldu. 18 artırarak 26 sandalye kazandı. Daha önce hiç seçim kazanamamış olan D66 için bu tarihi bir başarı. Mark Rutte'nin son hükümetinde iklim ve enerji bakanı olan 38 yaşındaki Jetten siyasi yelpazenin ilerici kanadında kendi neslinin en büyük yeteneklerinden biri olarak kabul ediliyor, şu anda bir sonraki Başbakan olabilir.
* * * *
Şimdi soru şu; Siyasi olarak bundan sonra ne olacak/olabilir? Jetten muhtemelen bir koalisyon kurmakla görevlendirilecek. Ancak koalisyon görüşmeleri aylarca sürebilir. Parti yapısı parçalı. Seçimlerde yüzde beş barajı yok. Çok partili koalisyonlar norm halinde. Şimdi D66, Hristiyan Demokratlar, sağ-liberal VVD ve Sosyal Demokratlar ile Yeşiller ittifakı GroenLinks-PvdA'dan oluşan bir koalisyon matematiksel olarak mümkün.
* * * *
Hollandalı seçmenler, Çarşamba günkü genel seçimlerde aylardır siyasi çalkantılara yol açan aşırı sağcı bir partinin yükselişini durdurup istikrar ve umut vaat eden merkez partiye destek verdi. Bu yeniden yönelimin Hollanda'da daha merkezci bir hükümetin gelmesine yol açması muhtemel. Bu da sadece Hollanda siyasetinin değil, Avrupa'daki popülizmin genel durumu hakkında da bir şeyler söylüyor olabilir mi acaba? Cevabı zor bir durum.
* * * *
Zira seçmenler aşırı sağı tamamen terk etmedi. Siyasi analistlar ‘Aşırı sağ populizm yok olmadı, tökezledi‘ diyorlar. Özgürlük Partisi kaybetti ama bu partiye benzer yönelimli daha küçük partiler kaybettiği sandalyelerin çoğunu geri aldı. Ilımlı popülist JA21 partisi sekiz sandalye kazanırken, yeni bir lider adayla daha radikal Demokrasi Forumu dört sandalye kazandı. Koalisyon müzakerelerinde bir rol oynamasa da dikkat çekici.
* * * *
Bence Hollanda seçimi, son yıllarda Avrupa‘yı kasıp kavuran en büyük siyasi eğilime ışık tuttu sanırım. Popülist aşırı sağ partiler populist partiler Avrupa’da anketlerde zirvelerde yer alıyorlar ama Hollanda seçimi, populistlerin tek başına provakatif ifadelerinin seçmenleri bıktırdığını gösterebilir. İhtiyaç duyulan şeyin istikrar ve umut ile "sert bir dil kullanmak yerine, iyi düşünülmüş ve etkili politikalar" olabileceğini gösteriyor. Umarım öyledir.